Kadının Adı Yok
Merhaba;
Bu hafta, Türk feminist yazarlardan Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok isimli kitabından bahsetmek istiyorum. Duygu Asena, yazar olmasının yanı sıra “Kadınca” isimli dergiyi kuran ve kadın haklarını savunan bir gazetecidir de aynı zamanda. Yaşadığı dönemde dahi “bir kadın olarak” mücadele etmişken günümüz toplumunda hala yaşıyor olsaydı… Kadına şiddetin artmasını, daha da fazla yok sayılmasını, İstanbul Sözleşmesi gibi önemli bir sözleşmenin iptal edilmesini görseydi ne düşünürdü?
Kadının Adı Yok – Kitap Konusu
Gelelim, Kadının Adı Yok isimli bu kitabın konusuna… Çıktığı dönemde, 1988 yılında büyük bir sansasyon yarattı. Bazı kişiler tarafından güya müstehcen bulunduğu gerekçesiyle yasaklandı. Oysaki; hayatın içinden bir kitap… Kitabın yasaklanmasından bir sene sonra karar bozularak yeniden yayımlanmaya başladı. Cinselliği tabu haline getiren, erkeğin cinselliğini hayatının orta yerine koyup bunu ego ve bir üstünlük haline dönüşen toplumumuzda bir kadının birey olarak “var olmaya” çalışmasını anlatıyor.
Toplumumuzda temizlik, bulaşık, çamaşır gibi birçok işler nedense sadece kadının yapması gereken görevler olarak görülüyor. Nitekim; erkek evlendiği zaman eşine yardım ederse, çamaşır veya bulaşık yıkarsa saçma sapan bir şekilde “kılıbık” olarak görüldüğü bir toplumuz. Öyle ki; erkek evlatlarını “paşa evladı(!)” olarak yetiştiren annelerin olduğu bir toplumuz… Erkeklerin çapkınlığını “erkektir, yapar” diyerek ahlaksızca öven ve destekleyen bir toplumuz. Kadınların iş yaşamında dahi erkeklere göre daha az maaş aldığı, her türlü tacizle karşılaşma olasılığının yüksek olduğu, bir meta olarak görülen toplumumuzda kadının her alanda verdiği savaş, aşikar.
İşte, bu kitap da aslında toplumumuzdaki bu olaylara ayna tutuyor. Duygu Asena bir kadının karşılaştığı bu olaylarla birlikte duygularını, aşklarını, acılarını, evliliğinde karşılaştığı sorunları bu kitabında bize aktarmış. Toplumumuzun kadına bakışı, kadını ezmeye çalışması, kadının her alanda erkekler tarafından engellenmeye çalışılması, kadının hor görülmesi, kadını sadece cinsel obje olarak görmeleri, erkeklerin sadece cinsel organlarıyla “güçlü” olduklarını sanmaları… Bu gibi konular o kadar güzel işlenmiş ki; açıkçası kitabı elimden bırakamadım.
* * *
Kadının Adını Yok isimli bu kitabı, 3 yıldır ve belki de daha uzun bir süredir arıyordum; kütüphaneme katabilmek ve de okuyabilmek için… Kitabı okumaya başlarken çok da pişmanlık duydum, keşke daha önce bu kitabı okusaymışım diye. Bu kitabın üzerinden yıllar geçti belki; ama hâlâ üzerinde tartışılıp ses getirmeye devam ediyor. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki; yıllar geçmiş, ama toplumumuzda hiçbir şey değişmemiş. Hatta, daha da kötü noktadayız. Zihniyet, yine aynı ve yerimizde sayıyoruz. Ne üzücü…
Bir kadın olarak verdiği mücadele, biz kadınlara da ışık tutuyor ve ilham veriyor. Edebiyat alanında ihtisas yapmadığım için kitabın edebî yönünü bilemem; ama anlatımı çok yalın, sıradan ve akıcıydı. Duygu Asena, duyguları çok iyi ifade etmiş ve bunu hissettirmiş. Kitabı çok sevdim ve gerçekten her kadın için bir başucu kitabı.
Sevgilerimle,
Pınar Kaya