Son Ada
“Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur.”
Diye sesleniyor bize sevgili Zülfü Livaneli, Son Ada isimli kitabında. Ben de sizlere Zülfü Livaneli’nin Son Ada isimli kitabını tanıtmak istiyorum. Yine bir çırpıda okuduğum; ama aynı zamanda bazı açılardan hayal kırıklığına uğradığım bir kitap. Gelin, birlikte biraz kitaba dair yolculuğa çıkalım…
Son Ada – Konusu
Son Ada; gözlerden uzak ve sınırlı sayıda insanın bildiği, harika kumsalı ve denizi olan, insanların yüzlerinin güldüğü, kimsenin birbirini yargılamadığı, huzur dolu, martıların yuva olarak benimsediği, doğayla insanların uyum içinde yaşadığı, cennetten bir yer adeta. Kitaba göre ütopik bir tablo var önümüzde. Adada kırk adet ev var ve hepsinin numarası da birden kırka kadar.
Günün birinde bu adaya ilk ayak basan kişi, varlıklı bir iş adamı… Hayatın karmaşıklığından ve stresten uzak kalmak için bu adaya yerleşiyor ve adanın ilk sahibi oluyor. Belli bir süre adanın ilk sakini ölüyor ve evi oğluna kalıyor. Diğer otuz dokuz hanede yaşayanların da yolu bir şekilde bu adaya düşüyor. Adanın sahibi de diğer hanelerle kaynaşıp mutlu mesut yaşıyorlar. Yedi numarada bir Yazar arkadaşımız oturuyor, ama hikâyeyi bize anlatan otuz altı numarada yaşayan arkadaşımız.
Tüm bu güzellikler devam ederken gözünü hırs bürümüş, doğaya ve güzel olan her şeye düşman, aslında kendisiyle barışık olmayan bir Başkan yerleşiyor. Adanın bağlantısı olduğu anavatanda bir sürü yıkım yapmış, yetmemiş adayı da karıştırmak için adaya yerleşiyor. Ada sakinlerinin arasına nefret tohumları ekerek halkı bölüyor. Sonra, olaylar gelişiyor.
*
Bu kitap, en politik kitaplarından biri. Yaşadığımız olayların birer paralel evreni gibi sanki. Ülkemizin içinde bulunduğu hali, toplumumuzdaki yozlaşmayı bu kadar güzel anlatan başka bir kitap var mı bilmiyorum. Peki, eksiği yok mu? Tabii var! George Orwell’ın “1984” isimli kitabı distopya üzerine yazılmış en iyi romanlardan olarak geçer. Ancak ustalığı tam olarak bu kitapta gösteremediği için bu distopik hikâye de en az 1984 ile boy ölçüşecek cinsten mi? Hayır, ama olmasını çok isterdim! Kitabı bitirince en başında çizilen ütopik bir tablo yok! Zülfü Livaneli, bu kitabında bir distopya kurgulamaya çalışmış sadece ve ne yazık ki; bu da distopyadan uzak. Bu, kurgu açısından ilk hayal kırıklığım. Edebiyata yıllarını vermiş bir sanatçının distopik bir kurgunun nasıl olması gerektiğini bilmesini beklerdim.
Ayrıca hikâyeyi anlatan karakterin amatörlüğüne sığınması, Zülfü Livaneli’nin ustalığına yakışmamış bana göre. Bu da beni hayal kırıklığına uğrattı açıkçası. Nitekim kendisini de eleştiriyor bu konuda. Bu sebeple, romandan çok bir hikâye tadında. Öte yandan dili sade, gayet açık ve anlaşılır. En azından vermek istediği mesaj, yerini buluyor. Yine de farklı türden bir kitap olması sebebiyle Zülfü Livaneli’nin Son Ada isimli bu kitabını daha önce okumadıysanız, okumanızı tavsiye ederim.
“Dünyada kötülük daha örgütlü ve daha planlı, iyiliğin içinde zaten bir saflık var. Bu yüzden dünyanın her yerinde kötülük saflığı yeniyor.”
Sevgiler,
Pınar Kaya