Seher
“Üç erkek, akşamüstü ormanda hayallerini çaldı Seher’in.
Üç erkek, gece yarısı boş bir arazide canını aldı Seher’in.”
İnsanın yüreğine işleyen ve tüylerini diken diken eden bu satırları Selahattin Demirtaş’ın Seher isimli kitabında okuyoruz. Yakın zamanda “Efsun” isimli yeni kitabının da çıkmasıyla artık bu kitapları da okuma zamanının geldiğini hissettim. Ben de Seher’den başladım, bir çırpıda bitirdim. Sizlerle de kitap tavsiyesi olarak paylaşmak istedim. Dolayısıyla, bu haftaki konuğumuz Seher…
Seher’in Konusu
Selahattin Demirtaş, Seher ’i katledilen ve şiddet mağduru bütün kadınlar için adamış. Kitabın ismine adını veren de yazının en başındaki cümleleri içeren Seher isimli öyküsü. “Öykü” diyorum, çünkü bu bir roman değil. İçinde on iki tane öykünün olduğu bir kitaptır, Seher. Öykü deyip geçmek de yanlış olur. Çünkü kitabın içinde anlatılanların hepsi, gerçek bir yaşam hikâyesi… Her insan, özünde başlı başlına bir hikâyedir zaten. Bir de o insanların kendi var oluş hikâyelerine bir de yaşanılanlar eklenince ciltler dolusu ansiklopedi çıkıyor ortaya. Biz de sadece yazılarla sınırlıyoruz anlatabileceklerimizi.
Neyse, konumuzdan sapmadan kitaba geri dönelim. Velhasıl, kitapta tek bir konu yok! Birden fazla konu var. Yakın bir arkadaşım bu kitabı okumaya başlamadan önce bana “çok sarsıcı bir kitap” demişti. Okuyup bitirdikten sonra söylediği bu kısa ama özlü sözünü çok iyi anladım. Her bir hikâye, başlı başına sarsıcı ve hepsi birbirinden değerli. Ben, okurken dayanamadım ve gözyaşlarımı tutamadım. Bir de bunları bizzat yaşayan kadınların çektikleri…
Seher’in Anlatımı
Selahattin Demirtaş, kitabında bunları çok akıcı bir dille anlatmış. Anlatım tarzını çok ama çok beğendim. Bu konuda Oya Baydar’ın şu cümlelerini belirtmek isterim:
“Demirtaş’ın hikâyelerini okuyunca, keşke halkına, ülkesine, dünyaya karşı duyduğu sorumluluk ağır basmasaydı da yazar olsaydı diye hayıflandım.”
Selahattin Demirtaş’ın üslubunu Oya Baydar’ın bu cümleleri çok iyi tarif ediyor. Siyasi kimliği dışında bambaşka kimlikle sesleniyor bizlere. Tavan arasındaki tozlu rafların arasına kitlediği duygularını tavan arasından çıkarmış, bu hazineyi kaleme dökmüş ve bizlere sunmuş. Seher, gerçekleri insanın yüzüne vurması açısından etkileyici, yaşanılanlardan dolayı da sarsıcı. Bu sebeple okumanızı tavsiye ederim. Bir çırpıda Seher ’i bitirip “Devran” isimli kitabına başladım. Onu da ilerleyen zamanlarda paylaşmak isterim. Zülfü Livaneli’nin sözüyle bitirmek isterim:
“Acılar karşısında duyarlı bir yüreğin çığlığını yansıtan bu öyküler, siyasetten çok daha derin bir insani damara dokunuyor.”
Sevgiler,
Pınar Kaya