İkon Müzesi
Merhaba,
Daha önceki yazılarımda Frankfurt’ta bulunan 37 müzeden ikisini sizlere anlatmıştım. İlki, Alman Film Müzesi; ikincisi, Städel Müzesi’ndeki Rembrandt sergisiydi. Bu ayki yazımda ise size küçük bir müze olan İkon Müzesi’ni (Ikonen-Museum) anlatmak istiyorum. Asıl mesleğim olan bilgisayar mühendisliği haricinde ilgi duyduğum ve eğitim alıp kendimi geliştirdiğim alanlardan biri de sanat tarihidir. Bu konuda yolun çok başında olsam da çokça okumaya, öğrenmeye, öğrendiklerimi uygulamaya devam ediyorum. Bu açıdan İkon Müzesi’nde sergilenen eserler de öğrendiklerimin bir kısmını pratikte de görmem, yorumlamam için güzel bir deneyim oldu benim için. İkon Müzesi’ni anlatmaya başlamadan önce size kısaca ikon hakkında bilgi vermek isterim.
İkon, İkonografi Nedir?
“İkon” kelimesi, Yunanca’daki “eikon” kelimesinden türemiş bir kelimedir. “Resim”, “örnekleme”, “tasvir” gibi anlamlara gelmektedir. “İkona”, Ortodoks (Bizans) Hristiyanlığı’nda kutsallığı olduğuna inanılan tasvirdir. “İkonografi” ise ikonaları inceleyen dini simgebilimdir. İkonlar konusunu Tevrat’tan, İncil’den, İsa ve Meryem’in hayatından, Aziz / Azizeler’in hayatlarından ve Psikoposların hayat hikâyelerinden almaktadır. Olayları ve kişileri resimle anlatan geleneksel bir anlayış söz konusu. Tüm bunlar, Hristiyan İkonografisi’nin temelini oluşturmaktadır. Hristiyan İkonografisi de sanat tarihi için çok önemlidir.
Bizans İmparatorluğu’nun esas ismi, Doğu Roma İmparatorluğu olduğu için aslında Hristiyan bir Roma’dır. Dolayısıyla Bizans sanatı da Hristiyan geleneğiyle gelişmiştir. Bizans döneminden günümüze gelen çok değerli ikonlar mevcut. İkonlar; fresk, tuval üzerine yapılmış resimler, mozaik olarak karşımıza çıkabilmektedir. Yaklaşık 1500 yıl önce (532 -537 yılları arasında) patrik katedrali olan inşa edilmiş Ayasofya’da bulunan mozaikler ve freskler, erken dönem Bizans sanatının eşsiz ve değerli örneklerindendir. Müze zamanında bu mozaikleri inceleyebilmiştim. Aynı zamanda Orta Çağ’da Rum Ortodoks Kilisesi olarak inşa edilmiş Kariye Camii’ndeki mozaik ve freskler de dünya çapında nam salmış değerli ikonlardandır.
İkon Müzesi
İkon Müzesi, Frankfurt’un Sachenshausen tarafında yer alır. Barok mimarisinde inşa edilmiş bir binada ziyaretçilerini kucaklıyor. Frankfurt’ta bildiğim kadarıyla on dört civarı Ortodoks Hristiyan Kilisesi var. Hem ticaret ve finans, hem de kültür ve sanat şehri olduğu için çok kültürlü bir şehir. Her inançtan, her milletten, her dilden insan bir arada yaşıyor; kimse kimseyi ayrıştırmadan… Bu, çok güzel bir kültürel zenginlik oluşturuyor. İkon Müzesi de bu kültürel zenginliğin özüne vurgu yaparak ayrım yapmadan her kesimden insana ev sahipliği yapıyor.
Alan açısından diğer müzelere göre küçük olsa da Ortodoks Hristiyanları’nın kültürel miraslarını korumaları açısından önemli olan bu müzede el yazmaları, ayinlerde kullandıkları litürjik eserler ve çoğunlukla ahşap üzerine temperalardan oluşmakta. İkonların çoğu Rusya’dan gelmiş olmakla birlikte Ukrayna’dan, Romanya’dan, Yunanistan’dan, İtalya’dan, Mısır’dan, Etiyopya’dan gelen eserler de mevcut. Bu müzede ikonların kökeni, çeşitliliği çok güzel bir şekilde aktarılıyor. Çünkü eserler, ziyaretçilerin göz hizasında konumlanmış. Dolayısıyla eserlerde kullanılan renklerin canlılığını, figürlerin detaylarını yakından inceleme şansı veren bir müze.
Bizim ziyaretimiz sırasında çok az kişi vardı ve bu sebeple ikonları rahat rahat ve uzun uzun inceleyebildik. Hazır sanat tarihi üzerine bilgilerim de tazeyken müzede geçirdiğimiz süre boyunca her ikonlardaki detayları kimse rahatsız etmeden inceleyebildim. Aynı zamanda müzenin yöneticisiyle de tanışıp eserler hakkında konuşma şansımız oldu. Kendisinden müzede bir alan daha açılacağını ve 2022 Yaz döneminde daha fazla eserin bu yeni alanda sergileneceği bilgisini de öğrenmiş olduk.
İkon Müzesi’nde çekmiş olduğum bazı eserlerin fotoğrafını aşağıda görebilirsiniz.
*
Bilgi hazneme ekleyeceğim her yeni şey, beni çok heyecanlandırıyor. İnsan ömrü, her şeyi öğrenmek için maalesef çok kısa. O yüzden çoğu insan, öğrenmeyi sevdiği şeyler üzerinden yeni şeyler öğrenmeye odaklanıyor. Benim de sanata olan ilgim sayesinde gördüğüm ve incelediğim her eser, dolaştığım her müze, öğrendiğim her bilgi, benim için çok kıymetli. Almanya’da da her türlü kültür ve sanat faaliyetlerine veya müzelere ulaşmak, Türkiye ile kıyaslandığında pahalı veya lüks değil. İnsanlar, rahatlıkla bu gibi aktivitelere hem zaman, hem de bütçe ayırabiliyor. Benim merakım ile Almanya’daki bu imkân bir araya gelince bize de bol bol gezmek ve görmek kalıyor. Sanat tarihi ile ilgilenenlerin, sanat tarihi severlerin ilgisini çekeceğini düşündüğüm bu müzeye Frankfurt’a yolları düşerse “Bir görün!” derim.
Bir sonraki ay, yeni bir yazımda yeniden buluşuncaya kadar sağlıkla ve sevgiyle kalın…
Pınar Kaya