Mitoloji ve İkonografi
Merhaba,
Sevgili kitapsever okuyucularım farkındadır ki; bir süredir yine kitap tavsiyelerine ara verdim. En son, Mart Ayında “Vincent’ın Yıldızlı Gecesi” adlı kitabı paylaşmıştım. Ocak Ayından beri Sanat Tarihi eğitimlerim devam ediyor. Bu konu hakkında çok kitap ve makale okumam gerekiyor, bilgilerimi pekiştirmek için de müze ziyaretleri yapmaya devam ederken bir yandan kendi mesleğime de devam ediyorum. Son zamanlarda okuduğum kitaplar, genellikle sanat tarihi ile ilgili olduğu için bu konuda okuduğum kitapları peyderpey paylaşacağım. Bu yazımda sizlere Bedrettin Cömert’in “Mitoloji ve İkonografi” adlı kitabından bahsetmek istiyorum. Öncesinde ise bu kitabın yazarı, ülkemizin aydın ve değerli bir insanı olan Bedrettin Cömert’in hayatından bahsetmek isterim.
Bedrettin Cömert Kimdir?
1940 yılında Samsun’da dünyaya gelen Bedrettin Cömert, ülkemizin değerli akademisyenlerinden biriydi; aynı zamanda çevirmen ve yazardı. Ailesinin maddi durumu olmadığı için sıkıntılar içinde büyüse de Bedrettin Cömert, çalışkanlığı ve azmiyle kendi hayatını tırnaklarıyla kazıyan bir insandı. Okul yıllarına baktığımızda parasız yatılı sınavı kazanarak ortaokulu, liseden sonra devlet bursu kazanarak İtalya’ya gittiğini görürüz. İtalya’da Perugia Yabancı Üniversitesi’nde İtalyanca ve Latince okuduktan sonra Roma Üniversitesi’nde İtalyan Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde ihtisas yapmıştır.
İtalya’da yaşadığı dönemde Maria Agustino ile evlenmiş ve bu evlilikten de iki oğlu olmuştur. İtalya’da eğitimini tamamladıktan sonra ailesiyle birlikte Türkiye’ye dönmüştür. Türkiye’ye dönüşünden sonra Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde asistan olarak çalışmaya başlamış ve bu alanda birçok çalışmalar yapmıştır. Bedrettin Cömert, kısacık hayatına birçok başarılar sığdırmayı başarmıştır. Kariyerine iki ayrı doktora derecesi sığdırmayı başarmıştır. Bunlardan ilki, Hacettepe Üniversitesi’nde çalışırken Roma Üniversitesi’nin Felsefe Enstitüsü’nde estetik doktoru derecesini almasıdır. İkinci doktorasını ise “Giotto ve San Francesco Geleneği” konusundaki tezi ile Hacettepe Üniversitesi’nde yapmıştır ve Sanat Tarihi doktoru olmuştur.
*
Bu başarılı akademik kariyerinin yanında edebiyat alanına da katkıda bulunmuştur. Edebiyata olan ilgisi sayesinde de lise yıllarında ilk şiirleri, Varlık Dergisi’nde yayınlamış ve yaşamı boyunca da Türk edebiyatına katkıda bulunmaya devam etmiştir. 1960’lı ve 70’li yıllarda belli başlı dergilerde şiirlerini yayınlanmıştır. Şiirler girdiği edebiyat dünyasına 1970’ten sonra şiir yerine eleştiri çalışmalarıyla devam etmiş ve aynı zamanda önemli çeviriler yapmıştır. Gombrich’in “Sanatın Öyküsü” adlı kitabını çevirmiş ve yaptığı bu çeviriyle 1977 yılında ödül almıştır.
Bununla bitmiş midir? Hayır! Aynı yıl, Hacettepe Üniversitesi’nde sınavları başarıyla tamamlayarak doçent olmuştur. Bu dönemdeki tezi ise “Benedetto Croce’nin Estetiğinde İfade Kavramı ve İfadenin İletim Sorunu” idi. Ancak bu tezi hayattayken değil de ölümünden sonra Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanmıştır. Genç yaşında sığdırdığı bunca başarıya bakar mısınız? Ne yazık ki; en verimli çağında hainler tarafından katledilmiş ve hayattan koparılmıştır. 12 Eylül darbesinden önce Türkiye’de insanlar siyasi olarak kutuplaşmaya başlamıştı. O dönemde birçok insan, katledildi. Onlardan biri de Bedrettin Cömert idi. 11 Temmuz 1978 günü, otomobilindeyken kurşunlanarak katledildi ve olay yerinde hemen yaşamını yitirdi. Yazıma konu olan “Mitoloji ve İkonografi” adlı bu kitabı haricinde “Giotto’nun Sanatı”, “Croce’nin Estetiği” adlı kitapları da mevcuttur. “Eleştiriye Beş Kala” isimli çalışması ölümünden sonra Hasan Hüseyin’in düzenlemesi ile yayınlanmıştır. Yaşasaydı eğer daha ne eserlere, ödüllere, çalışmalara imza atacaktı… “Mitoloji ve İkonografi” gibi diğer kitaplarını da okumayı planlıyorum. Okuduğum zaman onları da buradan paylaşacağım. Bedrettin Cömert’i kelimelere sığdıramayız elbette, Sanat Tarihi alanında ülkemize damga vuran ve yetkin bir isim. Ben, hayatını özetlemek istedim size.
Mitoloji ve İkonografi
De Ki Basım Yayım’dan çıkmış bu kitap, kaynakça ve dizinle birlikte 217 sayfadan oluşmaktadır. Sanat Tarihi alanında çalışan, okuyan, ilgi duyan herkesi için başvurulacak bir kaynak kitaptır. Rönesans, Barok dönemi resimlerine, heykellerine baktığımızda konusunu mitolojiden, Tevrat’tan, İncil’den aldığını ve ayrıca din insanlarının da hayatlarına yer verildiğini görürüz. Sanatçıların yaptığı eserlerin ne anlattığını anlamak için bu konular hakkında araştırma yapmamız, okumamız gerekmektedir. “Mitoloji ve İkonografi” adlı bu kitapta Bedrettin Cömert, eserleri konu başlıklarıyla ilişkili olarak çok detaylı ve anlaşılır bir şekilde bizlere anlatmış. Herkesin anlayabileceği şekilde eserleri anlatması, dili ustalıkla kullanması, Bedrettin Cömert’in nasıl nevişahsına münhasır bir insan olduğunu gözler önüne sermekte.
Kitap, 4 ana bölümden oluşmaktadır. Ana başlık altında da ilgili alt başlıklar yer almakta ve eserlerin anlatımı da bu şekilde verilmiştir. Bu 4 bölüm, şu şekildedir:
- Yunan Mitolojisi
- Tevrat
- İnciller
- Bazı Aziz ve Azizeler
Kitapta bulunan 132 tane eser, konuya göre sıralanmış; tarihleri ve sergilendiği müzeyle de detaylandırılmıştır. İlk bölümde evrenin, Tanrıların ve Tanrıçaların yaratılışı, insanın yaratılışıyla birlikte Yunan kahramanlarını, Atina Kralları’nı anlatmıştır. İkinci bölüm ile birlikte ikonografiye giriş yapıyoruz.
“İkon” kelimesi, Yunanca’daki “eikon” kelimesinden türemiş; “resim”, “örnekleme”, “tasvir” gibi anlamlara gelen bir kelimedir. “İkona”, Ortodoks (Bizans) Hristiyanlığında kutsallığı olduğuna inanılan tasvirdir. “İkonografi” ise ikonaları inceleyen dini simge bilimidir. Yahudi ve Hıristiyan inancının eserler yoluyla anlatılmasıdır. Sanatçılar, bunun için Tevrat’ta ve İncil’de geçen konuları veya din adamlarını betimlemişlerdir. Dolaysıyla kitabın ikinci bölümünde Tevrat’ta yer alan yaratılış ve Mısır’dan Çıkış konuları eserlerle birlikte ele alınmış. Üçüncü bölümde 4 İncil yazarı olan Matta, Markus, Luka ve Yuhanna’nın yazdıkları İnciller’de yer alan Vaftizci Yahya’nın hayatı, Meryem’in Hayatı, İsa’nın hayatı ve İsa’nın çilesini konu alan sanatçıların eserlerini detaylı ve anlaşılır bir şekilde anlatılmış. Kitabın son bölümü olan dördüncü bölümde ise Aziz ve Azizeler’in hayatlarının işlendiği eserler, yine Bedrettin Cömert’in temiz anlatımıyla okuyucuya sunulmuş. “Mitoloji ve İkonografi” kitabında işlenen tüm bu konuları sıkılmaktan ziyade sürükleyici bir romanı okuyormuş gibi hissettim.
Sonuç
Bu kitabı okuduktan sonra ilk işim, Hıristiyan resimleme sanatını anlatan eserlerin yer aldığı müzeye gitmek oldu. Almanya’da yaşadığım şehirde küçük de olsa ikonografi ile ilgili bir müze var. Hatta müzeyi anlattığım “İkon Müzesi” isimli bir yazı yazmıştım. Bu kitapta konu olan birçok sahneyi bu müzede görüp inceleme fırsatı buldum. Bu kitabı milat olarak düşünürsek kitabı okumadan önce eserleri incelemeniz ile kitabı okuduktan sonra eserleri incelemeniz arasında dağlar kadar fark var. Eserleri daha bilinçli inceleyip anlayarak bakıyorsunuz ve arkasında yatan hikâyeyi öğrenmiş oluyorsunuz.
İnsanın kendini geliştirmesi, farklı bir konu hakkında yeni şeyler öğrenmesi, bilgi dağarcığına yeni terimler eklemesi ve bunun verdiği heyecan, bu yaşamın bir sırrı bana göre. Her öğrendiğimiz yeni şey, bambaşka kapıların birer anahtarı. Siz de Sanat Tarihi alanında okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitap, kütüphanenizde olması gereken kitaplardan. “Mitoloji ve İkonografi”, temiz Türkçe ile yazılmış ender kaynaklardan biridir. Okumanızı tavsiye ederim. Bedrettin Cömert’in de dediği gibi,
“Hangi türden olursa olsun, bir sanat ürünün tadılması, onun kavranılmasıyla doğru orantılıdır. Eseri ne kadar çok anlamışsak, elde edeceğimiz haz da o kadar yüksek olacaktır. Anlamak ise araştırmakla, irdelemekle, aklın dışındaki güçlere elverdiğince az pay bırakmakla, sezgi ve izlenimlerimizi dile döküp başkalarına iletir hale getirmekle gerçekleşebilir.”
Bir başka kitapta buluşuncaya dek sanatla, sevgiyle ve sağlıcakla kalın…
Sevgiler,
Pınar Kaya