yeni-hayatimizin-dorduncu-yil-donumu
Yurtdışı Deneyimlerimiz

Yeni Hayatımızın Dördüncü Yıl Dönümü

Tarih: 3 Ekim 2017

Bu tarihi, ömrümüzün sonuna kadar unutacağımızı sanmıyoruz. Bu tarih, bizim hayatımızın dönüm noktası! Bu tarih, bizim göçmen bir kuş oluşumuzun tarihi! Yeni hayatımızın dördüncü yıl dönümü!

*

“İnsanoğlu, kuş misalidir.” derler… Kim demişse, çok da doğru söylemiş. Kimi kuşlar, doğduğu yerde ömrünü geçirir; kimi kuşlar ise göç eder… Göç eden kuşların göç etme sebebini daha ilkokul sıralarında okuduk hepimiz. Kış Aylarında hava şartlarının ağırlaşmasıyla ve rekabetin artmasıyla besin bulmakta zorlanan kuşlar, şartların daha iyi olduğu sıcak yerlere göç eder. Göçmen kuşlar, kilometrelerce uzaklara uçup kendilerine yaşam kurarlar. Keşke, dilleri olsa o göçmen kuşların… Kim bilir, ne hikâyeleri vardır bizlere anlatacakları…

İşte, bizim de hikâyemiz aslında böyle başladı! Göçmen kuşlar misali, biz de bilmediğimiz diyarlara kanat çırptık; bundan tam dört yıl önce… Dört yıl önce bugün; yasalarını, işleyişini, kültürünü, yolunu, izini bilmediğimiz ülkeye yeniden var olmak için gittiğimiz gün! Biz, bu dört yılda iki kez ve iki ayrı ülkede var olduk. Pişman mıyız? Hayır! Yine dünyaya gelsek, yine aynısını yapar mıyız? Evet! Bu dört yılda yeniden yürümeyi öğrenip yeniden büyüdük biz. Yeniden yürümeyi öğrenmek için herkeste olmayan bir şey var bizde, cesaret! Birçok insan, annesinin dizinin dibinden ayrılıp da iki sokak öteye taşınamaz. Konfor alanını bırakmak istemez. Çevresinde tanıdık simaları görmeden kendini güvende hissedemez. İşte, bunların arkasındaki en büyük güç cesarettir. Cesareti olmayan insan yeniden yürümeyi öğrenip büyümek istemez.

*

Dört yıl önce, ilk Polonya’ya giderken hissettiğimiz karmakarışık duyguları hiçbir zaman yazıda tam olarak ifade edemeyeceğim sanırım. Ailemden ayrılmanın hüznünü “güçlü olmak zorundasın” sözüyle bastırmaya çalışmam… Uçağın kapısında hüngür hüngür ağlamam ve gözyaşlarımla birlikte uçak biletini hostese uzattığım an bana bakışı… Bununla birlikte heyecanım, anılarım, bizi bekleyen yeni bir hayat, bilinmezlik… Hepsini valizine doldurup gitmek… Valizin içine koyduğun gerekli eşyaların ve bir de valizine koyduğun halde hiçbir X-Ray cihazında görünmeyen duyguların… O duyguların ağırlığını tartacak, bir terazi olsaydı keşke… Terazinin tartamayacağı ağırlıktaki duyguları kalbine sığdırmaya çalışmak… Yazarken bir çırpıda yazıldığı gibi yaşarken de bir çırpıda yaşansaydı keşke… Kolay olduğunu söyleyemem; ama kolay olacağını da düşünmemiştik zaten!

Bizim de göç etme sebeplerimizin ardında birden fazla neden olsa da aslında özünde aynı. Doğduğun yerde adaletsizliğin artıp rekabetin de sadece dayısı / amcası olanların için mümkün olursa yaşamak ve nefes almak da kolay olmaz. Ben, burada gitme nedenlerimizi yeniden saymayacağım. Buraya sığamayacak kadar çok nedenimiz vardı bizim. Bizim için kolay olanı şu ki; psikolojik olarak da hazırdık, o yüzden bu süreçte bizim alışma evremiz hiç olmadı. Sanki hep Polonya’daymış ve sanki hep Almanya’daymışız gibi… Dolayısıyla bu bizim, en büyük enerjimiz oldu; hem Polonya’da, hem de Almanya’da… Kısa sürede hayatımızı kurup kendimize odaklanabildik ve daha da ileriye gitmek için planlarımızı yaptık.

*

İlk göçmen yurdumuz, Polonya idi. İki yıl boyunca çok güzel şeyler yaşadık, çok güzel insanlar tanıdık, çok güzel anılar doldurduk valizimize orada da… Kendimizi bulduğumuz, başka yönlerimizi de keşfettiğimiz ilk iki yıl… İki yılın ardından ikinci kez göçmen kuş olup Almanya’ya geldik. Tekrar ve sıfırdan, Almanya’da da ikinci kez yeniden hayat kurduk kendimize. Burada da başka yönlerimizi keşfettik ve keşfetmeye devam ediyoruz. Dilimiz ve mesleğimiz sayesinde, her iki ülkede de iş bulmak için zorlanmadık. Türkiye’deki gibi hangi siyasi ideolojiye sahip olduğumuz, arkamızda dayımızın olup olmadığı bir kez bile sorulmadı. Dört yıl önceki Murat ve Pınar ile şu anki arasında çokça fark var. Bu sürede iyi veya kötü birçok şey yaşadık, mücadele ettik. Hep el ele olmayı ve birbirimize destek olmayı tercih ettik. Aksi takdirde, birçok çift hikâyelerini yarı yolda bırakıp geri dönmek zorunda kalıyor. Sanırım bizi de ayakta tutan bu! Aynı dili konuşup tek bedenmiş gibi hareket etmek…

*

Eşim ve ben, bu hayatta kazandığımız ve edindiğimiz her şeyi tırnaklarımızla kazımak zorunda kaldık bugüne kadar. Bunun için yeni hayatımızı da tırnaklarımızla kazıdık. Zamanında çok çalışmanın, kendimize yatırım yapmanın, dil öğrenmenin, kendimizi sürekli geliştirmenin karşılığını yine kendi başarımızla ve kendi çabamızla edindik. Bu hayatta birileri gibi sırtımızı yasladığımız bir dayımız / amcamız olmadığı için bu hikâyemizde – sağ olsunlar, ailemin ve bir iki yakın dostlarımızın manevi desteği haricinde – kimsenin bir desteği yok, sadece bizim alın terimiz ve bir de cesaretimiz var. Bu yüzden, kimseye bir minnet borcumuz da yok.

Her göçmen kuşun, hikâyesi farklıdır ve kendi var oluşunu yaşar. Bizim de farklı! Biz, kendi hikâyemizi yazıyoruz. Kendi hayallerimizi kurup kendi hayallerimizi gerçekleştiriyoruz. Özünde kendi hayali olmayıp da “falanca kişi yurt dışına gitti, ben de gideyim ve göreyim dedim” diyen insanların bu yolcukta kalıcı olmadığını hatırlatmak isterim. Başkalarının ne yaptığı veya ne düşündüğü önemli değil; sizin ne yaptığınız, ne düşündüğünüz ve neye inandığınız önemli! Kimsenin size inanmadığı ve sizi daha çok aşağıya çekmeye çalıştığı Türkiye’de kendinize olan inancınızdan asla şüphe etmeyin. Size inanmayanlara en güzel cevap, sizin yaptıklarınız ve gerçekleştirdiğiniz hayallerinizdir. Cesaretinizi cebinize koyup koyulun yola…

*

Biz, yola koyulduk ve üzerinden dört yıl geçti bile… İki yıl yaşadığımız Polonya’nın üzerinden de iki yıl geçti ve hatıralarımızda kaldı bile… Almanya’da da iki yılımızı tamamladık, bu dört yılda. Bugün, bizim hayatımızın dönüm noktası. Bugün, Almanya için de dönüm noktası. Bizim ülkeden ayrılışımızın dördüncü yılı, Almanya için de Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleşiminin otuz birinci yılı. Bizim ülkeden ayrılışımızın ve yeni hayatımızın dördüncü Yıl dönümü, Almanya’nın da birleşmesi kutlu olsun!

Pınar Kaya