Renoir Sergisi
Renoir Rococo Revival
Merhaba;
Yazılarımı takip edenler, daha önce Frankfurt’ta bulunan Städel Müzesi’ni ve Rembrandt’ın sergisiyle birlikte anlattığım “Städel Müzesi ve Rembdrandt” isimli yazımı hatırlayacaklardır. O yazımda hem müzeyi, hem de sergiyi birlikte anlatmıştım. Bu ayki yazımda ise yine aynı müzede gerçekleşen ve bu sefer başka bir sanatçıya ait özel bir sergiyi sizlere anlatmak istiyorum. 2 Mart 2022 ile 19 Haziran 2022 tarihleri arasında Frankfurt, İzlenimcilik (Empresyonizm) akımının önemli ve seçkin isimlerinden biri olan Fransız sanatçı Renoir’ın eserlerine ev sahipliği yapıyor. Sanatseverler de Renoir Sergisi ’nde bir araya gelip eserlerin esintisinde yolculuğa çıkıyorlar. Sergiyi anlatmadan önce size önce sırayla sanatçıdan ve dâhil olduğu sanat akımından bahsedeceğim. O halde başlayalım…
Renoir’ın Hayatı
Tam adı, Pierre Auguste Renoir, 1841 yılında Fransa’da dünyaya geldi. Babası Léonard Renoir, terzi; annesi Marguerite Merlet de terzihanede çalışan emekçiydi. İşçi sınıfı bir aile olan Renoir ailesi, yeni umutlarla Paris’e taşınırlar. 13 yaşına geldiğinde ailesinin içinde bulunduğu maddi koşullar nedeniyle porselen fabrikasında çalışmaya başladı. Levy Kardeşler’in yanında çırak olarak çalışarak porselen boyamayı öğrenmiştir. Paris’te oturduğu evlerinin konumunun da Louvre Müzesi’ne yakın olması, Renoir’ın yeteneğini ortaya çıkarmasında da etkilidir. Fransız Rokoko akımının ustaları Jean-Antoine Watteau, Jean-Honore Fragonard ve François Boucher’ın çalışmalarını bu müzede sıklıkla incelemiştir. 1858 yılında fabrika maddi olarak zor anlar yaşayınca Renoir, yelpaze süslemesi yapan başka bir yerde çalışmaya başladı. Renoir, burada yelpazelerin üzerine taklit resimler yaparken maddi olarak birikim yapmasına da olanak sağlamıştı. Ne yapmak istediğinden artık çok emindi ve resim sanatıyla uğraşmak istiyordu. 1861-1864 yılları arasında İsviçreli ressam olan Charles Gleyre’den eğitim almıştır. Burada eğitim aldığı sırada Alfred Sisley, Frédéric Bazille ve Claude Monet ile tanışma fırsatı bularak birlikte çalışmaya başladılar. Genç yaşta sanat hayatına atılan Renoir, sanat hayatının ilk yıllarında Manet’den etkilenerek Manet’nin üslubunu beğenmiştir. Ayrıca Courbet’nin tarzı ile Delacroix’nın renklerini birleştirse de kendi sanat anlayışını ortaya koymuş, kimseye bağlı kalmamışır ve kendine has bir üslup geliştirmiştir.
*
1864 yılında o dönemin ünlü resim sergisi olan Paris Salon’a “Ateşin Çevresinde Geyiğiyle Dans Eden Esmeralda” adlı eseriyle katılmıştır. Ancak istediği başarıyı yakalayamamıştır. 1868 yılında sergiye “Lise ile Şemsiye” adlı tablosuyla katılmış ve bu tabloyla ilk başarısını elde etmiştir. Başka ressamların çalışmalarını incelemek için seyahat etmiştir. Cezayir’e, Madrid’e, Rönesans ustalarının eserlerini görmek için de İtalya’ya gitmiştir. İtalya seyahati, onun için dönüm noktasıdır. Rönesans ustalarının eserlerinden çok etkilenmiş, kendi sanat anlayışını sorgulamasına sebep olmuştur. Bu yolculuktan sonra yaptığı resimlerde bu etkiyi görebiliyoruz. 1892 yılından itibaren geçirdiği kısmi felç ile birlikte sağlığı kötüleşmeye başladı ve hastalığından dolayı da 1899 yılında Fransa’nın güneyine yerleşti. 20 yıldan fazla burada yaşadı. Hayatının son yıllarında ellerini kullanmakta zorlansa da son ana kadar resim yapmaya devam etti. 3 Aralık 1919’da Cagnes’te hayata veda etti. Ardında binlerce eser bıraktı. Kendinden sonra gelen birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
Rokoko ve Empresyonizm (İzlenimciilik) Nedir?
Renoir’in hayatından kısaca bahsettikten sonra ve sergiden de bahsetmeden önce bu iki sanat akımı hakkında da kısaca size bilgi vermek isterim.
Rokoko
Rönesans’tan sonra ortaya çıkan Barok sanat anlayışına tepki olarak 18. Yy’da (1730’larda) Fransa’da ortaya çıkıp tüm Avrupa’ya yayılan ve yine baroktan beslenen bir sanat akımıdır. Rokoko sözcüğü, süs havuzlarında kullanılan taş bezeme öğelerini ifade eden “Rocaille” ile barok kelimesinin İtalyanca karşılığı olan “Barocca” kelimesinin birleşiminden türemiş bir kelimedir. Bu dönemin ressamları, barok sahnelerinde işlenen ağır kasvetli ve heybetli havasını bir kenara bırakır. Daha yumuşak, daha canlı ve parlak renklerin ön plana çıktığı eğlenceli ve muzip sahneler işlenir. Zerafet, şatafat, espri, yoğun kıvrımlar ve teatral ifadeler, daha göz alıcı ve pembemsi tonlarla birleşir. Fransa’da Antoine Watteau, François Boucher ve Jean Hanore Fragonard tarafından şekillenen bir sanattır. Fransa’da Rokoko resimleri Antoine Watteau’nun zarif, hafif melankolik resimleriyle başlayıp François Boucher’ın eğlenceli ve duyumsal nülerinde doruğa ulaşmış ve Jean-Honoré Fragonard’ın özgürce boyanmış tür sahneleriyle son bulmuştur. Genel olarak mitolojik ve kur temalarının rahat ve tasasız bir şekilde resmedildiği görülür. Eserlerde zengin ve hassas fırça işçiliği dikkati çeker.
Empresyonizm (İzlenimcilik)
Realizm (Gerçekçilik) akımından sonra 19. Yy’ın sonlarında ortaya çıkmıştır. Empresyonistler, doğrudan gidip manzarayı anlık bir şekilde hızlı fırça darbeleriyle tuvallerine yansıtırlar. Sanatçılar, eskiden beri resimlerini stüdyoda yapıyorlarken bu dönem sanatçıları resimlerini çoğunlukla açık havada yapmışlardır. Bu da onlara doğayı direkt gözlemleme ve belli bir ânın karakteristiğini, özellikle de güneş ışığının anlık ve geçişken yönlerini yakalama imkânı vermiştir. Doğayı birebir kopya etmemişlerdir. Doğayı gözlemleyip kendilerinde yaratmış olduğu izlenime göre tuvallerine ince, ancak görünür fırça darbeleriyle aktarmışlardır. Aynı cisim güneşin farklı zamanlarında farklı renklere bürünmektedir. Bu akımın öncüsü, Claude Monet’dir. Camille Pissarro, Auguste Renoir, Toulouse Leatrec, Sisley, Paul Cezzanne gibi usta ressamlar da bu akımın önemli temsilcilerindendir.
Renoir Sergisi
Renoir Sergisi ‘ni okurken serginin sizler için de daha anlamlı olması için kısaca bu iki sanat akımından da bahsettikten sonra sergiye geçebiliriz. Renoir, empresyonist (izlenimci) bir sanatçı olarak İtalya’ya yaptığı seyahatten sonra klasisizm akımını ve kendi ülkesinde doğan Rokoko sanat anlayışını kendi tarzıyla yeniden işlemiş ve eserlerinde yeniden hayat bulmuştur. Bu sebeple Frankfurt’ta bu serginin adına “Renoir Rococo Revival”, yani Renoir’ın Rokokoyu yeniden canlandırması olarak “Renoir Rokoko Canlanma” ismi verilmiştir. Louvre Müzesi’ne yaptığı sık ziyaret ile Rokoko akımına öncülük eden sanatçıların eserlerini tanımıştı. Eserlerinde parkta ve nehir kıyısında gezinenler, açık havada dinlenme anları ve bahçe partisi gibi konuları ele alarak izlenimciliğini Rokoko ile birleştirmiştir. Renoir Sergisi de İzlenimciliğin Rokoko üzerinden yoğun sanatsal incelemesine genel bir bakış sunar. Amerika, İngiltere ve Fransa’daki müzelerden gelen 120 resim, diğer çalışmalar ile birlikte sergilenmektedir. Antonie Watteu, François Boucher gibi sanatçıların da bazı eserlerine bu özel sergide yer verilmiştir. Renoir’ın gençlik yıllarında hem porselen fabrikasında, hem de yelpaze atölyesinde çalıştığından yukarıda bahsetmiştim. Bu sergide resimler haricinde hem kendi süslediği porseleni, hem süslediği yelpazeyi de görmek mümkün. Sergide çektiğim resimlerin fotoğraflarını aşağıda görebilirsiniz.
*
Sanat Tarihi alanına olan ilgim ve bunun üzerine bu alanda aldığım eğitim, Renoir Sergisi ‘ni benim için daha anlamlı kılmıştır. Renoir, etkilendiğim sanatçılar arasında olmasa da eserlerini birebir incelemek, benim için eşsiz bir deneyimdi. Yaşamı, etkilendiği sanatçıları, yaşadığı dönemi tuvale aktardığı renklerle, fırça darbeleriyle anlatmıştır. Yıllar önce yaşamış bir sanatçının eseriyle karşı karşıya gelmek, sanatçı ile konuşmak ve onunla bir nevi bağ kurmak demektir. Bu yüzden sergileri çok seviyorum ve Renoir Sergisi ‘ni sizlerle de paylaşmak istedim. Ayrıca Avrupa’da bu gibi sanatsal etkinliklere katılmak, Türkiye’deki gibi lüks olmadığı için bu gibi etkinliklere kolayca ulaşmak da paha biçilemez.
Bir sonraki yazımda buluşuncaya dek sağlıcakla ve sanatla kalın…
Sevgiler,
Pınar Kaya