Wiesbaden
Kış mevsiminin son ayından herkese merhaba,
Bu ayki yazımda size Almanya’nın bir şehrini tanıtmak istiyorum. İçinde bulunduğumuz Hessen Eyaleti’nin başkenti olan, II. Dünya Savaşı’nda daha az bombalanmış, dünya klasiklerine konu olmuş ve tarihi bir şehir olan Wiesbaden‘ı sizlere anlatmak istiyorum.
Wiesbaden’ı Tanıyalım
gelmektedir. Kutsal Roma İmparatorluğu zamanında bir imparatorluk şehri olan Wiesbaden, daha sonra el değiştirerek Nassau Prensliği’nin de başkenti olmuştur. Günümüzde de Hessen Eyaleti’ne başkentlik yapan Wiesbaden, tarihi dokusuyla Avrupa’nın en eski kaplıca şehirlerinden biridir. Sadece “Sekt” olarak adlandırılan Almanya şampanyası ile ünlü bir şehir değil, bir önceki cümlede belirttiğim gibi kaplıcalarıyla da nam salmış bir şehirdir.
Kutsal Roma İmparatorluğu döneminde de “kaplıca” anlamına gelen “Aquae Mattiacae” olarak bilinen bu şehirde Roma döneminden kalma kaplıcaları bulabilirsiniz. İmparator Frederic Hamamları olarak geçen kaplıca, günümüzde hala hizmet vermektedir. Neo-Klasik’ten Art-Nouveau’ya kadar çeşitli mimari tarzlarını bir araya getiren bu şehirde çok sayıda tarihi yapıyı görmek mümkün.
Wiesbaden’ı Keşfedelim
Frankfurt’tan trenle yaklaşık bir saat mesafede olan bu şehri ilk defa, 2020 yazında ziyaret etmiştik. Sevgili ailem de Türkiye’den gelmişken dolaştığımız yerleri bu kez de ailemle birlikte yeniden gezme şansımız oldu. Frankfurt’tan bindiğimiz tren, direkt Wiesbaden Hauptbahnhof’a (Wiesbaden Ana Tren Garı’na) gitmekte. Wiesbaden Ana Tren Garı’ndan çıktığınız zaman binalar yerine ruhu dinlendirici, ferahlık verici “Reisingeranlage” ile “Herbertanlage” isimli iki büyükçe parkın birleşimi olan yemyeşil bir alan karşılıyor sizi.
Parkın hemen paralelinde yer alan “Bahnhofstraße (İstasyon Caddesi)” isimli uzunca bir cadde boyunca iyi korunmuş tarihi ve asil konaklar arasından geçerek, doğruca Marktplatz’a, şehir meydanına çıkıyorsunuz. Bu meydanda tarihi yapılara bakan yine tarihi binalarda kahvaltı yapabileceğiniz kafeler de mevcut. Buralardan birinde kahvaltı deneyimleyerek meydanın tadını çıkarmanız mümkün. Bizim deneyimlediğimiz en güzel kahvaltı mekânı, “Café Les Deux Messieurs” isimli Fransız fırınıdır. Kaliteli, hijyene önem veren, güler yüzlü personeli, mis gibi kokan taze çekilmiş kahvesi ve lezzetli çeşitleriyle geziniz için enerji toplayabilirsiniz.
Marktplatz (Pazar Meydanı) ile Schlossplatz (Kale Meydanı) arasında insanın gözüne çarpan üç tane büyük ve önemli yapılar bulunmakta. Bu yapılar şunlardır:
- İlki, 1884 ve 1887 yılları arasında Georg von Hauberrisser tarafından Rönesans Revival mimarisi tarzında inşa edilen “Neues Rathaus” olarak geçen yeni belediye binası.
- İkincisi, 5 kuleli 1800’lü yıllarda Neo-Gotik tarzda tamamen kırmızı tuğla ile inşa edilen “Evangelische Marktkirchengemeinde Wiesbaden” isimli Evanjelik Pazar Kilisesi. Nassau Prensliği zamanında inşa edilen bu bina, o dönemin en büyük tuğla binasıymış. Dışı kadar içi de etkileyici. Galerilerle birlikte yüksek bir tonozlu tavanı vardır. Tavanı yıldızlı bir gökyüzü şeklinde boyanmıştır. Terracota rengindeki duvar boyalarıyla göz dolduran bir yapı.
(Yukarıdaki iki yapının fotoğrafı, yazının başında bulunan fotoğrafta görülmektedir.)
- Üçüncüsü ise yukarıdaki ilk iki yapının hemen arkasında yer alan ve Schlossplatz’ta bulunan “Stadtschloss Wiesbaden” olarak geçen bina, Wiesbaden Şehir Sarayı’dır. Yine 1800’lü yıllarda Neo-Klasik tarzda inşa edilen 145 odalı bir saraydır. Süslü kuleleri ile çekici bir binadır. 1946’dan beri Hessen Eyalet Parlamentosu olarak hizmet vermektedir. Ayrıca rehberli turlarla birlikte de bu sarayı dolaşmak mümkündür.
Wiesbaden’a Kuşbakışı
Bu yapıları gördükten sonra yeraltındaki kaplıcalardan beslenen ve ismi “Kochbrunnen” olan açık hava çeşmesine doğru tarihi binaların çevrelediği parke taşlı yollardan geçerek gidiyoruz. Burası, yeşil ve çok büyük olmasa da bir park. Taunusstraße ve Wilhelmstraße isimli iki büyük caddenin birleşiminde yer alan bu meydanın etrafında kaplıca oteller, hamamlar bulunmakta. Taunusstraße boyunca yine birbirinden güzel tarihi ve cumbalı binalar bulunmakta. Yazın zaman zaman bu binalardan yükselen, piyano çalan insanların muhteşem tınılarını duymak mümkün.
Taunusstraße isimli bu caddeyi takip ettiğimizde doğrudan 245 m yükseklikten Wiesbaden’a kuş bakışı bakacabileceğimiz “Neroberg” isimli tepeye götürüyor bizi. 19. Yy’dan kalma yaldızlı kubbeleri ile “Aziz Elizabeth” isimli Rus Ortodoks Kilisesi, Roma döneminden kalma tiyatrosu, yine 19. Yy’da inşa edilen Neroberg Tapınağı, tırmanış veya yürüyüş yapılabilen parkurları ile insanların uğradığı güzel bir yer. Füniküler ile Neroberg’e ulaşmak mümkün.
Wiesbaden’daki Diğer Yapılar
Yukarıda bahsettiğim yerler haricinde Hessen Devlet Tiyatrosu, “Kurhaus Wiesbaden” isimli büyük balo salonlarının bulunduğu etkinlik merkezi, kumarhane, 19. Yy’da Neo-Gotik tarzda inşa edilen “Evangelische Bergkirchengemeinde” isimli Wiesbaden’ın ikinci evanjelik kilisesi, Luisenplatz’ta yer alan Aziz Boniface Katolik Kilisesi (Katholische Kirche St. Bonifatius), II. Dünya Savaşı’nda Wiesbaden’da öldürülen Yahudiler’in anısına dikilen Holokost Anıtı (Eski Sinagog’un Gölgesi) gibi yapılar da Wiesbaden’da görülmeye değer yerlerdir.
*
Bir tam gününüzü dolu dolu Wiesbaden’ın tarihi dokuları arasında geçirebilirsiniz. Eğer yolunuz bu taraflara doğru düşerse bu şehri ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Bir sonraki ay, Almanya ile ilgili bir başka yazıda buluşmak üzere…
Sevgiler,
Pınar Kaya
Not: Yazının en başında bulunan fotoğraf, https://wiesbaden.armymwr.com sayfasından alınmıştır.