tuncay-terzihanesi
Kitap Tavsiyelerim

Tuncay Terzihanesi

Ölçü iyice alınmıştır!.. Bordo renkli ceket tamamlanır sonunda. Üç tane düğmesi vardır bordo ceketin… İşte ben, o ceketin ortanca düğmesiyim!

Yukarıdaki bu etkileyici cümleler, bu haftamızın misafiri olan Sunay Akın’ın Tuncay Terzihanesi isimli kitabına ait. Sunay Akın’ın babası, Tuncay Akın’ın terzihanesinde bu kitabın serüvenine başlıyorsunuz; fakat serüven bu terzihanede devam etmiyor. Her sayfada bilgi dolu başka bir serüven bulunmakta; bazen duygusal, bazen sizi gülümseten… Sayfaları çevirdikçe ve okunacak yapraklar azaldıkça bitmesini istemediğim bir baş ucu kitabı. Her biri, hayal ürününün aksine yaşanmış ve gerçek hikayelerdir. Toplamda 46 tane hikayeden oluşmaktadır.

Tuncay Terzihanesi Konusu

Çoğunluğu toplumumuzun kanayan yarasına, toplumumuzda eksik olan noktalara, aynı zamanda toplumumuzun dengesizliğine de parmak basan, üzerinde düşünmemiz gereken noktalara dikkat çeken, bilgilendirici, etkileyici ve ince detaylarla dopdolu bir kitap. Sunay Akın’ın bilgi birikimi, akıcı ve şairane uslubu ile de birleşince çok güzel bir kitap çıkmış ortaya. Kesinlikle, zevkle okunan bir kitaptır.

Kitabı okurken sanki Sunay Akın karşımda… Eşsiz anlatımıyla kitabı okur gibi değil de sanki Sunay Akın bana kitaptaki hikayeleri anlatıyor gibiydi. Zevkle okunan ve anlaşılır bir kitap. Kitapta yüreğime en çok dokunan ve unutamadığım hikayelerinden birisi “Kız Kulesi’ndeki Babaanne”, “Kitapsızlığın Sızısı” ve “Rafta Devrilen İki Kitap” isimli hikayeleridir. Şiir gibi ezeberleyesi geliyor insanın, öylesine kazıdım beynime… Hatta sizlerle de “Rafta Devrilen İki Kitap” isimli hikayesinden şu üç paragrafı paylaşmak isterim:

…Ülkemizde bir çocuk kütüphanesi de yine ilk kez, Muzaffer Gökman’ın emeğiyle 24 Nisan 1952 tarihinde, Beyazıt Kütüphanesi’nin çatısı altında açılmıştır.

1960’lı yıllara gelindiğinde kütüphane kitaplara dar gelir, doğal olarak… Binanın hemen yanında olan eski ‘Dişçi Okulu’nu kütüphaneye katmak isteyen Muzaffer Gökman, 18 Mart 1965 tarihli bir yazı alır, İstanbul Belediyesi’nden: ‘Bahis konusu sahanın turist ve cenaze arabaları için otopark yeri olarak tefriki mecburiyeti düşünülmüş ve hazırlanan plan gerekli tasdik mecrilerinden geçerek yürürlüğe girmiştir.

Gökman’a verilen yanıt açıktır: Kütüphaneyi boş ver, biz o yeri cenaze arabaları için otopark yapacağız!

Kırk yıl öncesinde, cenaze arabalarına park yeri açmanın kütüphane kurmaktan daha önemli olduğu bir ülkede kitapların, şiirlerin yasaklanması şaşırtmıyor beni. Böyle bir ülkede elbette Muzaffer Gökman gibi gerçek kahramanların, kütüphanecilerin değil, katillerin, çetelerin, eli silahlı korkaklar sürüsünün öyküleri televizyon dizisi yapılacaktır!..”

*

İnsanın kaleminden çıkan sözcükler ile yüreği arasında bir bağ vardır. Sunay Akın, bu bağı hiç şüphesiz ki; çok iyi kullanan, okuyucusuna bunu da çok iyi aktaran, ülkemizin değerli yüzlerinden birisidir. Bu kitap, tavan arasındaki tozlu rafları gün yüzüne çıkarıyor. Kesinlikle ve kesinlikle okunması gereken ve size çok şey katacak bir kitap. Kütüphanenizde mutlaka bulundurmalısınız. Okuduysanız da sizin de yorumlarınızı duymaktan memnun olurum. Sevgiyle ve kitapla kalın…

Pınar Kaya