almanyada-yasam-maliyetleri
Polonya,  Varşova,  Yurtdışı Deneyimlerimiz

NOTALARLA ŞİİR YAZAN DAHÎ

Ölümünün üzerinden iki yüzyıl geçmesine rağmen bestelerinin hala yaşadığı, her bir notasının insanın ruhuna işlediği, dinlerken yüreğinizi titreten, notalarından ne anlatmak istediğini anlayabildiğiniz, sizi alıp başka diyarlara götüren, müzik dehası, Romantik dönemin önde gelen en önemli piyanisti ve bestecisinden bahsedeceğim sizlere… Polonya’yı anlatırken bu değerli insanı es geçmek olmaz kanaatindeyim. Yazılarımı okuyan değerli okurlarım arasında benim gibi klasik müzik aşığı olanlar varsa, onların da hoşuna gideceğinden eminim. Belki, sizler de bu cümlelerimden az çok kimden bahsedeceğimi tahmin edebiliyorsunuz. Evet; bu yazımın konusu, Frédéric Chopin (Fryderyk Franciszek Chopin). O’nun gibi değerli birisini kelimelere sığdırmaya çalışmak, olanaksız olsa da Chopin’i bir de ben yazmak istedim.

40 Yıllık Hayatı

Chopin, 1810 yılında Varşova’ya yakın bir kasaba olan Żelazowa Wola’da doğmuştur. Annesi Justyna Krzyżanowska, Polonyalı; babası Nicolas Chopin ise Fransız’dır. Chopin, bu ailenin ikinci çocuğu ve tek oğlu olarak dünyaya gelmiştir; Ludwika adında bir ablası, Izabela ve Emilia adında da iki kız kardeşi bulunmaktadır. Doğduğundan 6 ay sonra (Ekim 1810), aile Varşova’ya taşınmıştır.

Varşova’da, Varşova Lisesi’nin de binasının yer aldığı Sakson Sarayı’nda yaşamaya başlamışlardır. Chopin, müzik ile küçük yaşlarda tanışmıştır; çünkü babası Fransızca öğretmeni olmasına rağmen keman ve flüt, annesi de piyano çalıyordu. Aile içinde güzel bir şekilde eğitilmiş ve yetiştirilmiş, aynı zamanda da müziğe yöneltilmiştir. 7 – 8 yaşlarında iken Çek piyanist Wojciech Żywny’den piyano dersleri almaya başladığı yıllarda konserler vermeye başlamıştır. Bu da onun “ üstün yetenekli harika çocuk”  olarak tanınmasına vesile olmuştur. Bu yıllarda da biri sol minör, diğeri si bemol major olmak üzere iki polonez bestelemiştir. Sonraki yıllarında eğitmeni şu sözlerle de dersini sonlandırmıştır: “benden öğreneceğin ve benim sana verebileceğim bir şey kalmadı.”

Konservatuar Eğitimi

Liseyi bitirdikten sonra Varşova Konservatuarı’na başlamıştır; burada Joseph Elsner ile tanışmış ve öğrencisi olmuştur. Bu dönemde Elsner’in öğrenci olarak ünü Polonya’ya yayılmaya başlamıştır. 1829 yılında, Joseph Elsner ile Chopin Viyana’ya gitmiş ve burada iki büyük konser vermiştir. Bu konserden sonra Chopin, “Polonya’nın en büyük piyanisti ve bestecisi” olarak kabul edilmiştir. Viyana’da bir süre kaldıktan sonra Temmuz Devrimi sırasında Paris’e gitmiştir. 21 yaşında Paris’e yerleşerek, ömrünün geri kalanını bu şehirde geçirmiştir. Burada hem sanatını geliştirmiş, hem ünlü müzisyenlerle ve ressam – edebiyatçılarla (Cherubini, Meyerbeer, Ernst, Balzac, Liszt, Heine, Delacroix, Mendelsshon, Berlioz gibi) tanışmış, hem de “piyanist” olarak ünü Avrupa’ya yayılmaya başlamıştır.

Paris’te kaldığı 19 yıl boyunca 30 açık hava konseri vermiş ve bunun yanı sıra az sayıda seyirci ile performansını sergilediği küçük konserler de vermiştir. Ayrıca gerek özel dersler vererek, gerekse de yaptığı besteleri satarak da maddi geçimini sağlıyordu. 1836 yılında List, Chopin’i Fransız yazar George Sand ile tanıştırdı. Beraberlikleri 10 yıl sürmüş ve bu süre; Chopin’in sanatını, yaratıcı gücünü olumlu yönde etkilemiş ve en verimli dönemlerinden biri olmuştur.

17 Ekim 1849’da, henüz daha çok genç yaşta vereme yenik düştü ve Paris’te hayatını kaybetti. Vasiyeti üzerine cenazesinde kendi bestelemiş olduğu Marche Funébre (Cenaze Marşı)’nın değil de Mozart’ın Requiem’inin çalınmasını istemiştir. Paris’te Pére-Lachaise mezarlığında gömülüdür.

Chopin’in Kalbi Varşova’da

Her ne kadar yaşamının büyük bir kısmını Paris’te geçirmiş olsa da gönlü hep, vatanı olan – o dönemlerde Rus işgali altında olan – Polonya’da olmuş ve Varşova’nın özlemini çekmiştir. Chopin, Paris’te Pére-Lachaise mezarlığında yatıyor olsa da kız kardeşi Ludwika tarafından kalbi alınmış ve Varşova’ya getirilmiştir. Chopin’in kalbi, ünlü Nowy Świat Caddesi’nin devamındaki caddede (Krakowskie Przedmieście) bulunan Kutsal Haç Kilisesi’nde (Holy Cross Church / Kościół Świętego Krzyża) bulunmaktadır. Varşova’ya geldiğinizde bu kiliseyi ziyaret edebilir ve kalbinin gömülü olduğu alanı görebilirsiniz. Bundan dolayı bu kilise, ziyaretçi akınına uğramaktadır. Bu kilisede, Chopin’in kalbinin gömülü olduğu yerin fotoğrafını aşağıda sizlerle de paylaşıyorum.

Chopin's Heart

Chopin’in Müziği

Chopin’in bütün besteciliği piyano üzerinedir. Chopin, romantik bir bestecidir; aynı zamanda da nevi şahsına münhasır bir kişiliği vardı. Nitekim, bu karakterini bestelerine de yansıtmıştır. Çağdaşlarına göre farklı ve de profesyonel bir teknik geliştirmiş; romantik ve şiirsel yönünü de ustalıkla harmanlayarak çalışmalarına yansıtmıştır. Aynı devrinin insanlarından önce tınıları keşfeden Chopin, yeni tınlama imkanları çıkarmıştır. Bu da dünya çapında ün kazanmasına vesile olmuştur. Zekasıyla ile romantikliğini bütün bestelerine yansıtarak, mükemmelliğini ortaya koymuştur. Notaları dile getiren bu dahi, Schumann tarafından yeni bir fikri aristokrasisinin temsilcisi olarak görülmüş ve Chopin hakkında dilinden şu sözler dökülmüştür: “Şapkalarınızı çıkarın baylar, bir dahi geliyor! Şair olmak için kocaman ciltler doldurmak gerekmez; bir iki şiirle bu ünvana layık olabilirsin. Chopin de böyle şiirler yazmıştır.” 

Besteleri

Bestelerinde Polonya halk müziği, Bach, Mozart ve Schubert’in klasik etkileri görülmektedir. Tarz, müzikal form ve armonideki yenilikler ile milliyetçilikle olan ilişkisi hem Romantik dönem boyunca, hem de sonrasında etkisini göstermiştir. Büyük bölümü solo piyano olmakla beraber iki piyano konçertosu, birkaç oda müziği ve Lehçe şarkılar yazmıştır. Tuş takımı kendine özgü olmakla birlikte teknik açıdan zordur. Kendine ait performansları, oldukça nüans ve dokunaklı olarak kayıtlara geçmiştir. Enstrümantel ballad konsepti, Chopin tarafından icat edilmiştir. Önemli piyano çalışmaları arasında mazurkalar, valsler, nocturnelar, polonezler, etütler, impromptular, prelüdler ve sonatlar vardır. Bazıları, Chopin öldükten sonra yayınlanmıştır. Kısacık hayatına yüzyıllar boyunca yankısı sürecek eserler sığdırmış, halen daha da popülerliğini korumakta ve dinlenmektedir.

Başlıca eserleri: Piyano Konçertosu No 1, Piyano Konçertosu No 2, Cenaze Marşı, Piyano Sonatı No 3, Fantasie İmpromptu, Nocturne No 1, Nocturne No 2, Nocturne No 20, Grande Valse Brilliante, Vals No 6, Vals No 7, Mazurka No 5, Polonez No 3, Polonez No 6, Prelüd No 15, Etüd No 3, Etüd No 5, Etüd No 12, Balad No 1’dir. Başlı başlına muhteşem olan bu eserlerden beni en derinden etkileyen üç eseri “Nocturne No 20 in C – Sharp Minor”, “Nocturne Op. 9 No.1” ve “Nocturne Op. 9 No. 2”dir .

Chopin Konserleri

Yukarıda da bahsettiğim üzere Chopin, Paris’te yaşamış olsa da Varşova’nın, doğduğu toprakların özlemi içerisindeydi. Polonya halkı için de çok önemli ve ciddi bir değerdir. Bu sebeple de Varşova, tam bir Chopin şehridir diyebilirim. Nitekim; Varşova’daki uluslararası havalimanının ismi, Varşova Chopin Havalimanı (Warsaw Chopin Airport) olarak geçmektedir. Varşova’nın Eski Şehri’nde (Old Town) ise yol boyunca Chopin’in eserlerini dinleyebileceğiniz banklar yer almaktadır. Öte yandan, O’nun anısına her sene Mayıs Ayından başlayıp Eylül Ayı sonuna kadar her Pazar günleri, günde iki sefer (saat 12:00’de ve 16:00’da) olmak üzere halka açık ve ücretsiz dinleti verilmektedir. Mayıs Ayından Eylül Ayına kadar olan bu konser; Avrupa’nın en büyük açık hava parklarından biri olan Łazienki Park’ta, Chopin Anıtı’nın (Chopin Monument) olduğu yerde gerçekleştirilmektedir.         

Chopin Anıtı

Chopin Anıtı’nın olduğu bahçeye girdiğinizde, bahçenin ortasında ortalama büyüklükte bir gölet ve göletin kenarına yerleştirilmiş büyük bir heykel sizi karşılar. Bu bahçenin çevresinde bulunan kocaman ağaçlar, bu bahçeyi Łazienki Park’tan ayırmış da sanki farklı bir mekanmış hissine kapılırsınız. Anıta doğru toprak yoldan yürürken ayağınızın altında ezilen küçük taşların çıkardığı ses, kuşların cıvıltısı, çiçeklerin güzelliği ile bu anıt adeta bir bütün haline gelmiş durumda.

İnsanı büyüleyen bir atmosfere sahip… İster çiçeklerin etrafına belirli aralıklarla konulmuş banklarda oturarak, isterseniz de göletin etrafındaki çimlere oturarak Chopin notaları eşliğinde bu atmosferin tadına varabilirsiniz. Gözlerinizi kapadığınızda piyanodan çıkan her ses, sizi alıp başka diyarlara götürüyor…

Şunu da eklemeden geçemeyeceğim: bu dinletiye geldiğinizde sizin gibi dinlemeye gelen çocuklu veya çocuksuz birçok insan göreceksiniz. DİNLETİ BAŞLADIĞI ANDA KİMSEDEN – ÇOCUKLAR DA DAHİL – SES ÇIKMADIĞINA SİZ DE ŞAHİT OLUP BİZİM GİBİ ÇOK ŞAŞIRACAK VE BU HUZURLU ORTAMIN KEYFİNİ ÇIKARACAKSINIZ! (Türkiye’de sinemada bile konuşan ve haklı olarak uyardığınızda bile size tepki veren insanları gördüğümüzdendir, bu şaşırmamız!)

Çünkü; müzik haricinde duyduğunuz tek ses, rüzgardan dolayı titreyen ağaç yapraklarının sesidir. Varşova’ya Yaz aylarında geldiğinizde bir Pazar günü, Chopin’in notaları ile buluşmadan dönmek istemiyorsanız uğrayacağınız yerlerin en başında gelmektedir. Bu dinletilerden birinde, daha geçen haftalarda çektiğim en taze fotoğrafı ise aşağıda bulabilirsiniz.

Chopin Concerts
Chopin Monument

Yukarıdaki fotoğrafta Chopin Anıtı’nı ve hemen yanında yer alan tentenin altında da genç Polonyalı piyanist Andrew Karałow, Chopin’in eselerini çalmakta ve bizlere müzik ziyafeti vermektedir. Hazır yeri gelmişken, bu genç yetenekden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Kendisi; ulusal ve uluslararası piyano yarışmalarının galibi, besteci, öğretmen ve doğaçlamacı, müzik sanatı doktoru ve birçok prestijli ödülün kazananı olmaktadır. 2016’dan itibaren Varşova’daki Fryderyk Chopin Müzik Üniversitesi’nde Müzik Kompozisyonu, Müzik ve Teori Fakültesi’nde asistan olarak ders vermektedir.

Chopin’in Doğduğu Ev

Birthplace of Chopin

Yazımın ilk başında, Chopin’in Żelazowa Wola kasabasında doğduğunu belirtmiştim. Bu kasaba, Varşova’nın batısında yer alır ve Varşova’ya 55 km uzaklıktadır. Utrata Nehri üzerine konuşlanmış bir kasabadır. Doğduğu ev, günümüzde müze haline getirilmiş ve ziyaretçilerine Pazartesi günü haricindeki günlerde kapısını açmaktadır. Belirli ücret karşılığında bu doğduğu evi ve bahçesini gezmeniz mümkündür. Yazımın özellikle bu kısmı için aldığım notları ise Chopin’in doğduğu evin bahçesinden sizlere yazmaktayım.

Bu dahî insanın doğduğu kasabayı ve evi görmek, geçmişle bütünleşmek gibi… Bahçesine girdiğiniz anda dünya ile bağlarınız tamamen kopuyor. Ağaçlar ve çiçeklerle çevrili bu bahçe, cennetten bir köşe adeta. Uzun ve toprak yoldan eve doğru yürürken, her attığım adıma kalp atışım da eşlik ediyordu. Evin önünü küçük bir havuz süslüyor; orta büyüklükte ve oldukça mütevazi bir ev.

Evin önüne vardığımda sadece o anı içime çektim, ortamın güzelliğini ise beynime ve kalbime kazıdım. Evin o muhteşem tarihini hissederek içini ve bahçeyi dolaşırken ayak bastığım yerlerin dilinin olmasını ne çok isterdim… Eminim ki; bizlere anlatacağı çok şeyler vardır. 18. yy’dan günümüze kadar gelen bu ev, bu bahçe Chopin ile olan bağlarımı daha da güçlendirdi. Doğumundan 6 ay sonra, bu evden Varşova’ya taşınmış olmaları ve bu bahçede ilk adımlarını atmamış olmasını hissetmek ise hüzün verici… Romantikliğini ise ilk nefesini bu evde almış olması ve bu yerden dünyaya gözlerini açmış olması ile ilişkilendirmiyor da değilim. Bu yer; şairlere şiir yazdıracak, ressamlara eserleri için ilham kaynağı olacak güzellikte bir yer çünkü.

House of Chopin
Evin Bahçesini Dolaşalım…

Bahçesinde ise Chopin’in o eşsiz notaları eşliğinde dolaşıyorsunuz. Bahçenin belirli yerlerine konan hoparlörler ile sanki Chopin’in yaşıyor ve size bu evin içinden piyano çalıyormuş hissine kapılıyorsunuz. Chopin’in notalarıyla bu yeri dolaşmak, Chopin’in o eşsiz notalarına kuş seslerinin de eşlik ediyor olması… Bu güzelliği ve içinde bulunduğum hissiyatı sizlere anlatmakta yetersiz kaldığım kesin! “Anlatılmaz, yaşanır!” diye klişe bir laf vardır ya hani, ben işte tam da bu cümlenin ortasındayım.

Klasik müzik aşığı birisi olarak, inanılmaz duygu yüklüyüm ve en etkilendiğim yerlerden de birisi oldu. Polonya’da bulunduğum bunca zaman içindeki en güzel ve değerli anlar listesine birinci sıradan giriş yaptı ve zirveye oturdu desem, abartmış olmam. Bu evde de aynı Łazienki Park’ta olduğu gibi her sene, Mayıs Ayından başlayıp Eylül Ayı sonuna kadar Chopin dinletisi düzenlenmektedir. Bu sene resitaller; bir hafta Cumartesi, bir hafta Pazar şeklinde organize edilmiştir. NİSAN AYINDAN BAŞLAYIP EKİM AYI SONUNA KADAR İSE PERŞEMBE VE CUMA GÜNLERİ, MÜZİK OKULU ÖĞRENCİLERİ BURADA 15 DAKİKALIK BİR DİNLETİ VEREREK YETENEKLERİNİ SERGİLEMEKTEDİRLER.

Chopin Müzesi

Chopin’in evi haricinde, Varşova’da kuruluşu 1954 yılına dayanan ayrıca bir Frederic Chopin Müzesi bulunmaktadır. Bu müzenin de ulaşımı çok kolay ve Nowy Świat Caddesi’ne çok yakın olan, Okólnik Caddesi’nde bulunmaktadır. Bu evine gelemeseniz dahi Varşova’daki müze, ziyaretçilerini beklemektedir. Öte yandan yukarıda bahsi geçen yerler haricinde Varşova’da üç farklı yerde daha Chopin dinletisi verilmektedir ve bu dinletiler de Chopin’in doğduğu evdeki gibi ücretlidir. Bir tanesinin ismi, “Nowy Świat Muzyki (Nowy Świat Müzik)” ve adından da anlaşılacağı üzere Nowy Świat Caddesi’ndedir. Diğeri, “Chopin Point Warsaw (Chopin Noktası Varşova)” dır ve Krakowskie Przedmieście’de, Chopin’in kalbinin gömülü olduğu kiliseye de yakın ve aynı cadde üzerindedir. Diğer bir yer ise “Time for Chopin (Chopin Zamanı)” isimli yerdir. Bu yer ise Varşova’nın Eski Şehri’nde (Old Town), Plac Zamkowy’de yer almaktadır. Yukarıda bahsi geçen ilk ve en son belirtmiş olduğum yerde Chopin dinletisine hiç katılmadım. Dolayısıyla da bu iki yer hakkında ve ücreti konusunda yorum yapamayacağım; ama Krakowskie Przedmieście’deki “Chopin Point Warsaw (Chopin Noktası Varşova)” isimli yere gidip Chopin resitaline katıldım ve o da muhteşem bir deneyimdi benim için. Buradaki konsere katılmak için biz, kişi başı 60 PLN ödemiştik.

Çıkarmamız Gereken Ders

“Kültür” diye tabir ettiğimiz olgu, bana göre bir tohumdur. Bu tohumu güzel ektiğiniz ve doğru bir şekilde baktığınız ve büyüttüğünüz takdirde, geri dönüşümü de size bir o kadar güzel olur. Kültür demek; sanat demektir, edebiyat demektir, eğitim demektir, bilim demektir, teknoloji demektir. Yani – tam sözlük manasıyla – bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının bütünüdür. Yukarıda saydığım bu kavramlar da bir ülkeyi veya toplumu her zaman ileri götüren ve kalkındıran şeylerdir. Bunlardan birini es geçtiğiniz veya kanadını kırdığınız zaman karanlık da peşinizden bir o kadar hızlı gelir ve cehalete teslim olursunuz.

Bu yazımda sizce en dikkatinizi çeken şey neydi? Polonya halkının Chopin’i nasıl sahiplendiği mi; yoksa sadece hayatının ilk 6 ayını yaşadığı evi hala daha nasıl koruyup da onu müze haline dönüştürmeleri ve orada sanat adına etkinliklerin yapılıyor olması mı, üstelik genç yeteneklere de fırsat tanıdıkları bir yer olması mı; yoksa hepsi mi? Bana göre hepsi!

Değerlerimiz…

Bizde de Chopin gibi değerler yok mu? Kaçımız İdil Biret, Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Verda Erman gibi yaşça büyük ustalardan haberdar, kaçımız bunlara ve bunlar gibi daha birçok değerli insanlara ve Fazıl Say gibi bir yeteneğe sahip çıkıyor? İnsanların yaşayışlarına, giydiklerine, içtiklerine, şahsi veya siyasi fikirlerine çok fazla kafa yorup da emeklerini ve sanatlarını – ne yazık ki – hiçe sayan ve görmezden gelen bir toplum olduk. Üzücü bir durum! Bu değerlerimize dünya sahip çıkarken, alt tarafı Polonya Cumhuriyeti kadar bile olamadığımız için haklı bir serzeniş içerisindeyim.

Türkiye’deyken Kadıköy Süreyya Operası’nda Gülsin Onay ve Hüseyin Sermet de dahil olmak üzere birçok değerli insanları canlı canlı dinleyebildiğim de için çok şanslıyım! Yukarıda saydığım şeylerin ne kadar değerli olduğunu Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha yıllar öncesinden çok iyi bilmesiyle birlikte üstün ileri görüşü sayesinde biz Cumhuriyet çocuklarına aktarmak için gerekli tüm adımları atmıştı. Kültür ve sanata değer vermemiz gerektiğinin bilincindeydi ve bunu şu sözler ile de çok iyi ifade etmiştir: “Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.

Atatürk ile kalın, kültür ve sanat ile kalın; Chopin’in şehri Varşova’dan sevgiler…

Pınar Kaya

Not: Bu yazıda yer alan fotoğraflar, tarafımdan çekilmiştir.

* Kaynak 1: https://www.bilgitor.com/chopin-kimdir-kisaca-chopinin-hayati-ve-eserleri/

* Kaynak 2: https://www.biyografi.net.tr/frederic-chopin-kimdir/

* Kaynak 3: http://www.muzikdunyasi.net/frederic-francois-chopin-kisa-hayat-hikayesi-1-mart-1810-18-ekim-1849/

* Kaynak 4: https://tr.wikipedia.org/wiki/Fr%C3%A9d%C3%A9ric_Chopin

5 Yorum

  • Sayil Gunay

    Tebrik ediyorum, çok güzel bir yazı olmuş. Klasik müzik severlerin mutlaka okuması gerekir. Devamını bekliyoruz..

    • Pınar Kaya

      Sayıl Hocam, bu değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Okuduğunuz için ve desteğiniz için de ayrıca teşekkür ederim. Sevgiler…

  • Elçin

    Yazınızı, fotoğrafları anlatımınız çol güzel. Yaşadığınız ülkeye dair Diğer bestecileri de heyecanla bekliyorum.

    • Pınar Kaya

      Bu güzel yorumunuz için, zaman ayırıp okuduğunuz için tek tek teşekkür ederim Elçin Hanım. Benim için en büyük destektir bu. Bir sonraki yazım, muhtemelen Polonya’daki son yazım olacak. Bunun için birkaç fikrim var; sizin verdiğiniz tavsiyeyi de göz önünde bulunduracağım. Sevgiler…

  • Elçin

    Ben heyecanla bekliyorum zira besteciler ve şehirleri çok ilgimi çeken bir konu. Esenlikler dilerim