iki-sehrin-hikayesi-a-tale-of-two-cities
Kitap Tavsiyelerim

İki Şehrin Hikayesi

(A Tale Of Two Cities)

Tüm zamanların en iyisiydi bu, en kötüsü de… Bilgeliğin çağıydı, aptallığın çağıydı. İnançların dönemiydi, inançsızlığın da… Mevsim, aydınlığın mevsimiydi; mevsim, karanlığın mevsimiydi. Umut’un baharını, umutsuzluğun kışını yaşıyordu. Her şey geleceğindi. Gelecek, hiçlikti. Hepimiz, Cennet’e gidiyorduk; ya da tersine, Cehennem’e…

Ah, nasıl da insanın yüreğine dokunan cümleler! Bu cümleler, o kadar uzun zaman öncesinden ki… Her okuduğunuzda çığ gibi büyüyen, daha çok anlam kazanan, daha da yüreğinizi ve beyninizi dolduran… Zamansızlığın en güzel örneğidir; asırlara meydan okuyabilmek ve akıllarda, yüreklerde iz bırakabilmek…

İşte; bu haftaki kitap köşemde zamana meydan okuyan ve tüm kitapları hem Türkçe, hem de orijinal dili olan İngilizce olarak kütüphanemde bulunan, her kitabını bıkmadan çevirip çevirip yeniden okuduğum, Dünya Klasikleri’ne tutkunluğumun başlama sebebi, büyük hayranlık duyduğum İngiliz Edebiyatı’nın en önemli yazarlarından ve güçlü kalemlerinden olan Charles Dickens’ın “İki Şehrin Hikayesi” isimli kitabı ile karşınızdayım.

Kitap da yazımın ilk paragrafında paylaştığım cümleler ile karşılar sizi… Dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından biri olan bu kitap, ilk olarak, 1859 yılında yayınlanmıştır. 1859 yılından günümüze kadar bizlere ulaşan bu kitap, aslında o dönemde Charles Dickens’ın gazetede yayınlanmak üzere yazdığı bir yazı dizisi iken günümüzde de geçerliliğini koruyan bir baş yapıt haline gelmiştir..

İki Şehrin Hikayesi – Konusu

Kitabın adında da belirtildiği gibi söz konusu kitaba konu olan iki şehir vardır: biri Londra, diğeri de Paris. Fransız Devrimi öncesinde ve esnasındaki Paris ve Londra’da geçen, o döneme de ışık tutan tarihi bir romandır. Suçu olmadığı halde Paris’teki bir hapishanede 18 yılı geçen, sonra da o hapishaneden – bir şekilde – kurtulup Londra’ya dönen ve kitabın da ana karakterini oluşturan roman kahramanımızın Londra’ya dönüşü sırasında yolda yaşadıkları, kızı ile karşılaşmasını, kızının evliliğini, Fransız İhtilali’nin hayatlarını nasıl etkilediğini ve dahasını anlatmaktadır. Bu olaylar silsilesini anlatırken de birçok tarihi iz barındırmaktadır.

O dönemin kaosu içinde yaşamaya çalışan ve kitabın da ana karakterlerini oluşturan insanların özel yaşantısını ve ruhsal değişimlerini anlatırken; diğer yandanda da dönemin acımasız koşullarını ele alan bu kitap, sürükleyici bir gerilime sahiptir. “Gerilim” diyorum; çünkü her iki şehirdeki acımasızlığı, hüznü, intikam hislerini, yoksulluğu, özgürlük ve yaşam mücadelesini, insanlar arasındaki sınıf ayrımcılığını, uydurma yasaları, aşkı, umudu, sevinci derinlemesine hissediyorsunuz kitabı okurken. Kitabın son sayfasına kadar merakınızı gideremeyip bir çırpıda okuyorsunuz.

Benim elimde bulunan bu kitap, Oda Yayınları’nın 1998 yılı basımlı kitabıdır. Çevirisini en iyi bulduğum kitaplardan biridir, aynı zamanda. Charles Dickens’ın “yazdığım en iyi hikaye” diye tanımladığı bu kitabı şimdiye kadar okumadıysanız eğer şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum.

Sevgiler,

Pınar Kaya