
KORONAVİRÜS GÜNLÜĞÜ 2
Almanya’da bugün (24 Mart 2020) vaka sayısı 32,781’e yükselirken, ölü sayısı da 157’ye çıkmıştır. Tedavisi edip kurtarıların kişi sayısı ise 3,243 olmuştur ki; bu da sevindirici… Geçen hafta “Koronavirüs Günlüğü” isimli ilk yazımı yayınlamıştım. O yazımda geçmiş dönemdeki salgın hastalıkları ve virüslerin insanlıktan da eski olduklarını belirtmiştim. Bu yazımda da koronavirüslerin geçmişini anlatmak istiyorum. Çünkü; bu konuda çok fazla yanlış bilgiler ve komplo teorileri var. İnsanların çoğu sanki birer “virolog” veya “mikrobiyoloji profesörü”ymüş gibi davranıp yanlış bilgi paylaşmaktan hiç geri durmuyorlar maalesef. Haliyle bilgi kirliliği, kafa karışıklığına ve kavram karmaşısına sebep olmaktadır. Kafa karışıklığı oluşturan bazı kavramları geçmişiyle birlikte aşağıda açıklamak isterim.
Koronavirüsün Tarihi
Kuşlarda ve memelilerde hastalıklara sebep olan ve “Coronaviridae” familyasının iki alt familyasından birini oluşturan virüslerdir. Koronavirüsler ineklerde ve domuzlarda ishal, tavuklarda ise üst solunum yolu hastalıklarına sebep olur. Koronavirüslerin tarihi MÖ 8000’lere dayansa da daha eski olduğu düşünülmektedir. Alphacoronovirus, Betacoronavirus, Gammacoronavirus, ve Deltacoronavirus cinslerinin en son ortak ataları sırasıyla MÖ 2400, MÖ 3300, MÖ 2800 ve MÖ 3000’e dayanmaktadır. Alphacoronovirus ve Betacoronavirus için yarasalar, Gammacoronavirus ve Deltacoronavirus için ise kuşlar ideal genetik kaynaktır. Koronavirüslerin keşfi, yani varlıklarının bilinmesi 1960’lı yıllara dayanır. İlk keşfedilmiş virüsler arasında tavuklarda görülen infeksiyöz bronşitis virüsü ile soğuk algınlığı semptomları gösteren insan hastaların burun boşluklarından alınmış ve insan koronavirüsü 229E ve OC43 olarak isimlendirilmiş iki virüs türü yer almaktadır.
Koronavirüsün İsmi Nereden Gelir?
Nezleden SARS ve MERS’e kadar pek çok şeye sebep olabilen bir virüs ailesini tanımlamak için kullanılan genel bir addır. Mikroskop altında incelendiğinde şeklinin güneşin taç küresine benzediği görülmüş ve bu sebeple adına Latince’de “taç” anlamına gelen “corona” ismini vermişlerdir. Bu yeni soy (nCoV) ise insanlarda daha önce görülmemiş olanıdır. Bütün koronavirüsler, esasında hayvanlardan gelmektedir. Örneğin SARS misk kedilerinden, MERS develerden…
Bu sebeple bu virüsler, çok beklenmedik şekilde ortaya çıkabiliyorlar. Şiddetli akut solunum yolu sendromu (SARS), insanlarda SARS koronavirüsünün neden olduğu bir solunum yolu hastalığıdır. 2002 ile 2003 yılları arasında Hong Kong’dan yayılan SARS, neredeyse pandemi haline gelmiş ve dünya çapında 8422 vaka ve 1524 ölüme yol açmıştır. Dünya Sağlık Örgütü ölüm oranını %10,9 olarak açıklamıştır. Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS), ilk olarak 2012 yılında Suudi Arabistan’da tespit edilen ve MERS-CoV’un yol açtığı bir koronavirüs enfeksiyonudur. Bu virüsün bulaştığı hastaların %36’sı hayatını kaybetmektedir. Nefes darlığı, öksürük ve ateş hastalığın en önemli belirtileri arasındadır.
COVID-19 Nedir?
Bu yeni koronavirüsün sebep olduğu üst solunum yolu hastalığı. Bu ismin verilmesinin nedeni 2019 yılında ortaya çıkan coronavirüs hastalığı olmasından dolayıdır.
SARS-CoV-2 Nedir?
COVID-19 hastalığına sebep olan virüsün ismidir. Büyüklüğü 26 – 32 kilobazdır. Şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2 anlamına geliyor. Veya kısaltmasıyla SARS-CoV-2, Aralık 2019’da varlığını belirten pozitif yönelimli ve tek iplikçikli RNA virüsü olan yeni tip bir koronavirüs. 2 rakamı, 2003 yılında patlak vermiş SARS hastalığına sebep olan virüsün resmî adının SARS-CoV olması ve bu yeni virüsün de onunla yakın akraba olmasından kaynaklanıyor. Genetik kodları, birbirlerine %80 oranında benzemektedir.
SARS-CoV-2 insanları enfekte ettiği bilinen yedinci koronavirüs türüdür. Diğer bilinen türler 229E, NL63, OC43, HKU1, MERS-CoV ve orijinal SARS-CoV’dur. Bu virüslerin çoğu ciddi solunum yolu enfeksiyonlarına neden olmaktadır. Yetişkinlerde ve çocuklarda görülen nezle vakalarının çoğunluğundan koronavirüslerin sorumlu olduğu düşünülmektedir. Bu virüs grubu, ateş ve bademciklerin büyümesi gibi semptomlara neden olmakta ve en çok kış ve erken baharda nezleye yol açmaktadır. Bunlara ek olarak koronavirüsler zatürre ile bronşite neden olabilirler.
Sadece Bilim İnsanlarına Kulak Verelim
Virüsler, yaşamsal döngümüzün mutlak parçalarıdır. Yeni birşeymiş gibi daha çok ortalığı velveleye verip komplo teorisi üretmek yerine araştırıp “ne neymiş” diye bilgilenmemiz, daha faydalıdır. Ayrıca hayvandan insana veya insandan insana geçmesinden ziyade virüsler zaten her yerde. Virüslerin ekosistemimizdeki yerini azımsayamayız. Ormanda, kendi bedenimizde, soluduğumuz havada, yani her yerde. Hatta soluduğumuz havada dahi bir sürü virüsün olduğu yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir.
Bununla ilgili Popular Science’ta yayınlanan araştırmayı sizinle de paylaşmak isterim:
“Bilim insanları, gezegenin hava sistemlerinin üzerinde; fakat havadan ulaşım seviyesinin altında bulunan ve gezegeni dolaşan bir virüs akıntısı olduğundan kuşkulanmışlar. Canlılar aleminin bu kısmı hakkında çok az şey biliniyor. İşte bu yüzden araştırmacılar, yere konan virüslerin sayısını görünce şaşkına dönmüş. Yaklaşık 800 milyon virüsün, gezegenin her bir metrekaresine her gün yağdığını hesaplamışlar.
Gezegeni hızlı biçimde dolaşan bu virüslerin çoğu, deniz serpintisiyle havaya akın ediyor. Kum fırtınalarıyla gelenlerin miktarıysa daha düşük.
British Columbia Üniversitesi’nde deniz virüsleri uzmanı olan Curtis Suttle, virüsler hakkında şöyle söylüyor: ‘Dünya’nın yüzeyiyle sürtünme olmadığı zaman, çok büyük mesafelere seyahat edebilirsiniz ve bu sayede kıtalararası yolculuk epey kolay hale gelir. Afrika’dan süpürülen şeylerin Kuzey Amerika’ya çökeldiğini görmek tuhaf olmaz.’
Dr. Suttle ve meslektaşlarının, 2017 yılında International Society of Microbial Ecology bülteninde yayınlanan bu çalışması, gezegene düşen virüslerin sayısını hesaplamak bakımından bir ilk olma niteliği taşıyor. Ancak araştırma, grip veya diğer hastalıklar üzerinde çalışma yapmak için değil; gezegen üzerindeki virüslerin dünyasını, ‘virüsküreyi’ daha iyi anlamak için tasarlanmış.
Genel olarak, bu virüslerin yerkürede oluştuğu ve yukarı doğru sürüklendiği varsayılıyor; fakat bazı araştırmacılar, virüslerin aslında atmosferde oluştuğunu öne sürüyorlar. (Virüslerin dış uzaydan gelmiş olabileceğine bile inanan küçük bir grup araştırmacı var. Bu görüşe panspermizm deniyor.) Durum ne olursa olsun; virüsler, gezegen üzerinde açık ara en bol bulunan varlıklar. Dr. Suttle’ın takımı, bir metrekarede yüz milyonlarca virüs bulduysa da; aynı alanda on milyonlarca tane bakteri saymış.
Çoğunlukla bulaşıcı unsurlar olarak bilinen virüsler, aslında bundan çok daha fazlası. Virüsler, dünyada merkezî bir rol oynuyor ve bu abartı değil: Bağışıklık sistemimizden, bağırsağımızdaki mikrobiyoma; kara ve denizdeki ekosistemlerden, iklimin düzenlenmesine ve bütün türlerin evrimine kadar her şey için gerekliler. Virüsler, bilinmeyen genlerden oluşan devasa bir çeşitlilik dizisi içeriyor; ve bunları diğer türlere yayıyorlar.”
Sonuç
Şuan içinde bulunduğumuz durumun çaresi illa ki; bulunacak. Ve şanslıyız ki; 18. yüzyılda değiliz. Teknoloji ve tıp, geçmiş döneme göre ilerlemiş durumda. Dolayısıyla bununla ilgili de hızlı önlemler alabilmek için uzmanlar, bilim insanları, doktorlar mücadele etmektedirler. Yanlış bilgi paylaşarak daha çok panik ortamı yaratmanın gerek olmadığını düşünüyorum. Doğru bilgi paylaşmak, nasıl sorumluluk ise yanlış bilgi paylaşmak da bir o kadar sorumsuzluktur. Sorumsuzluğa ortak olmayın! Sevgiler…
Yazan: Pınar Kaya
* Kaynak 1: https://popsci.com.tr/covid-19-terimleri-ve-bunlarin-anlamlari/
* Kaynak 2: https://popsci.com.tr/havadan-her-gun-trilyonlarca-virus-yagiyor/
* Kaynak 3: https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0166354220300528?via%3Dihub
* Kaynak 4: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51177538
* Kaynak 5: http://www.xinhuanet.com/english/2020-01/09/c_138690570.htm

