
KORONAVİRÜS GÜNLÜĞÜ
Yukarıdaki fotoğrafın sağ kısmında içinde yaşadığımız Samanyolu Galaksisi görünmektedir ve içinde yaşadığımız galaksi ile birlikte diğer galaksileri görmektesiniz. Göründüğü üzere bırakın içinde yaşadığımız Güneş Sistemi’ni Dünyamız bile görünmüyor. Bu koskoca evrende ve diğer evrenleri de düşünecek olursak, YOKUZ!
Dünyamız, 4.5 milyar yaşında. Neler gördü, geçirdi neler… (İnsanlıktan önce, 66 milyon yıl önce, dünyamıza göktaşı düştü ve dinazorların yok olmasına sebep oldu. Bunun gibi dünyamız için tehdit unsuru oluşturan birçok göktaşı var uzay boşluğunda) Evrenin zaten bir döngüsü var; üzerinde yaşadığımız evimizin de bir yaşam döngüsü var ve biz, insanoğlu olarak, bu yaşam döngüsünün küçük bir parçasıyız. Bizden, yani insanoğlunun var oluşundan eskidir, bakterilerin ve virüslerin var oluşu. Gelişen teknoloji ile birlikte insanoğlu öylesine kibir abidesi haline gelip hırsla doldu ki; bu dünyada yaşayan tek canlının sadece ve sadece insanoğlu olduğunu sandı; umarsızca, bilinçsizce, bencilce…
Öyle ki; kendi ülkemizde hayvanlara bile tahammül kalmadı. Öylesine şiddetle ve vahşice katlediliyor hayvanlar. Nefes almamıza yardımcı olan ciğerlerimizi, yani ormanlarımızı insanoğlu çıkarları uğruna yok etmeye başladı. Başka canlılara yaşam hakkı tanımayarak, bu yaşam döngüsünün parçası olduğunu unuttu. Bilim insanları yıllardan beri küresel ısınma, iklim değişikliği diye bağırıyor. Kim duyuyor? Alt tarafı yere çöp atmamayı bile beceremeyen bir toplumumuz var. Uyardığında “sana ne” diyecek kadar şuursuzca bir toplum… Yukarıdaki fotoğrafa bakınca ne kadar da HİÇİZ aslında dimi? Yukarıdaki fotoğrafı bir sene önce başka bir hesabımda paylaşmıştım. Yine paylaşıyorum ki; insanoğlu olarak nasıl hiç olduğumuzu bir hatırlayın diye…
Eski Zamanlardaki Salgınlar
Gelelim, şuana… Koronavirüsünün gün yüzüne çıkmasıyla küresel çapta salgınla mücadele ediyoruz. Virüs, bakteriden küçük ve canlı ile cansız yaşam formunun arasındaki bir evredir. Yani, bu yaşamsal döngünün bir parçası! Dünya tarihinde virüs, yeni bir şey değil. Evimiz de dahil olmak üzere evimizden çıktığımız anda bedenimiz birçok virüse ve bakteriye karşı zaten mücadele halinde. Bu salgın, dünya tarihinde bir ilk değil ve son da olmayacak. Geçmişte, teknolojinin ve tıbbın çok gelişmiş olmadığı dönemlerde de dünya genelini etkileyen ve dünya tarihini değiştiren virüs salgınlarına tanık oldu bu gezegen.
Hatırlayalım; çiçek virüsü, kolera, veba, İspanyol gribi gibi birçok salgınlar. Hatta öyle ki; veba dünya tarihinde birkaç kez tekrarlayarak gün yüzüne çıkmış. Belli zamanlarda tekrarlayan vebadan dolayı dünya genelinde 100 milyona yakın insan ölmüş. Kolera da aynı şekilde…
Dünya tarihindeki salgınlarda ölenlerin sayısı:
Dünya tarihine baktığımızda çeşitli tarihlerde kolera salgının tekrarladığını görürüz. İlk kolera salgının 1817 – 1823 yılları arasında olduğu kayıtlara geçmiştir ve bu ilk salgında 110 bin, 1829 – 1849 yılları arasındaki kolera salgınında 200 bin, 1863 – 1879 yılları arasında 700 bin, 1881 – 1896 yılları arasında 1 milyon ve 1961 yılında görünen kolera salgınında da 550 bin kişi ölmüş. 1961 yılı da dahil olmak üzere dünya genelinde 2 milyon 560 bin kişinin öldüğü görülmektedir. 1961’den 2011’e kadar 50 yıl geçti ve 2011 yılından itibaren Haiti’de kolera salgını yeniden baş gösterdi ve şuana kadar 6 bin kişinin öldüğü kayıtlara geçmiştir. Sonra kızamık, AIDS / HIV, ebola, SARS, kuş gribi gibi daha birçok hastalıklar… Yani, virüsler dünya üzerinde yeni değil!
Kolera’dan, vebadan, veremden, gripten neden korkmuyoruz? Çünkü; bunlarla nasıl mücadele edeceğimizi öğrendik. Bu hastalıklara karşı aşılar, tedavi yöntemleri, vs. geliştirildi. Günümüzde aile üyelerinden biri bile gribe yakalansa diğer aile üyelerine de geçmiyor mu hızlıca? Ya da iş yerinde çalışma arkadaşımızdan biri bile gribe yakalansa aynı iş yerindekilere de grip bulaşmıyor mu? Bulaşıyor; ama neden kormuyoruz? Çünkü; yakalandığımız zaman tedavi yöntemlerini biliyoruz da ondan. Şuan dünya genelinde yaşanan salgına sebep olan virüs ise yeni tip bir virüs. Fakat; bu virüsün de tarihi yeni değil!
Koronavirüsü Çeşitleri
Birden fazla çeşit koronavirüsü vardır:
– İnsan coronavirüsü 229 E (HCoV-229E
– İnsan coronavirüsü OC43 (HCoV-OC43)
– SARS-CoV
– İnsan coronavirüsü NL63 (HCoV-NL63)
– İnsan coronavirüsü HKU1
– MERS coronavirüsü (MERS-CoV)
– Yeni coronavirüs (CoVID-19)
– HCoV-229E
– NL63
– OC43 ve HKU (Bu virüsün tarihini ve detaylarını bir başka yazımda anlatacağım)
Nasıl mücadele edeceğimiz konusunda deneyim sahibi değiliz sadece, öğrenilmiş bir ders yok. Aynı, 1817 yılında ilk görülen kolera salgını gibi… O zaman da insanlar “kolera” nedir veya nasıl mücadele edeceğini bilmiyordu. Aynı, şuan bizim yaşadığımız ve bilinmezlikten dolayı endişe duyduğumuz gibi… Dünya genelinde tüm bilim insanları, canla başla mücadele ediyor bunun çözümünü bulmak için. Bu virüsün de gripte, kolerada, vebada olduğu gibi er veya geç çaresi bulunacak. Bu süreçte bizim tek kulak vermemiz gereken ve dinlememiz gereken, uzmanlar ve bilim insanlarıdır…
Komplo teorilerinden uzak durmalıyız!
Bu virüsün çaresi bulunacak da peki ya cehaletin? Sosyal medyada ve de özelllikle ülkemizde o kadar çok bilgi kirliliği var ki; herkes ama herkes konuşuyor. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de… Bir dünya komple teorileri üretiliyor, “yok laboratuvarda üretilmiş”, “yok biyolojik savaşmış”. Arkadaş, grip ne peki? Geçmiş tarihte yaşanan ve virüslerin neden olduğu salgınlar ne peki? Sanki, virüs bu yeryüzünde yeni bir şeymiş gibi…
Ayrıca bilim insanları bu virüsün, insan üretimi olup olmadığını incelemiş ve virüsün RNA’sında değişiklik yapılmadığını kanıtlamıştır. Biyolojik silâh böyle mi olur? Çin’de başlayan bu salgın, tüm dünya genelini etkilemiştir. İsrail’de de bugün itibariyle 304 onaylanmış vaka sayısı bulunmaktadır. Evlerimizdeki halılarda, yastık ve çarşaflarda deri döküntümüzle beslenen bakteriler var mesela. Siz, evinizi yeterince temizlemezseniz, evinizi havalandırmazsanız da hasta olursunuz; en basit örnek olarak. Yani, virüsler de bakteriler kadar bu yaşamda var. Virüslerin veya bakterilerin gün yüzüne çıkması için öyle çok bir şeye gerek duymaz.
Yanlış bilgi paylaşmaktan mümkün olduğunca kaçınmamız gerekli!
Herkes kaynağı doğrulanmayan bilgiler paylaşıyor. Sosyal medyada görünen her şey doğru değildir, sorgulayın, araştırın diğer kaynaklardan da. Bilgi kirliliğine neden olan yanlış bilgiler ve bilinçsizlik de en az virüs kadar tehlikelidir. Madem, bu kadar çok herkes konuşuyor da bu enerjinizi neden bu virüse karşı yöntemler geliştirmek için kullanmıyorsunuz? Bir olup neden destek olmak yerine köstek oluyoruz birbirimize? Yardımlaşma platformu kurun meselâ, aynı Almanya’da olduğu gibi. Evinden çıkamayan yaşlı insanlarımızın market alışverişini yapıp onlarla temas etmeden kapılarının önüne bırakabilirsiniz meselâ ihtiyaçlarını. En azından oturduğunuz yerden komple teorileri üreteceğinize bir faydanız dokunmuş olur… Ya da maddi imkânınız da varsa coronavirüsü mücadelesi için bağışta bulunun! Yanlış bilgi yaymak da bir haktır, hatırlatırım!
Dünya üzerinde yaşanan veya yaşanacak olan tek felaket, virüs değildir. Depremler, depremlerin sebep olduğu tsunamiler, yanardağ patlamaları, kasırgalar, çığ düşmeleri, sel felaketleri, vs… Bunların hepsi, insanlık için tehlike oluştursa da dünyadaki yaşam formunun bir parçasıdır. Sadece insanoğlunun bilinçsizce tahribatı sonucu etkisi artar veya insanoğlunun bilinçli davranışı sebebiyle de etkisi azalır. Örneğin depremler… Depremler, yeryüzü hareketlerinin engellenemez bir sonucudur. Fakat; insanoğlu akıl ve mantıktan uzaklaşıp evlerini sağlam inşa etmezse ölen insanların sorumlusu deprem değil, yine insanoğludur.
Mücadele ettiğimiz şu günlerde bilimden, akıldan ve mantıktan uzaklaşmadan müsterih olup tedbirlerimizi almaktır, bize düşen… Almanya’da gördüğüm şu ki; Alman halkı, bizim halkımız gibi komple teorileri üretip gereksiz yere fikir kalabalığı yapmıyor. Sadece yetkililere ve uzmanlara kulak kabartarak söyleneni yapıyor. Dün, Almanya’da vaka sayısı 6.672 iken bugün, vaka sayısı 7,588’e yükselmiştir. Ölü sayısı 3 artarak 17’ye çıkmıştır. Avrupa’da İtalya ve İspanya’dan sonra vakaların en çok görüldüğü ülke, Almanya’dır. Her gün, her dakika, her saat insanlar ölüyorken ve her ülke bununla mücadele ediyorken dünya tarihini ve yaşam döngüsünü göz ardı edip “laboratuvarda üretilmiş”, “biyolojik savaş” diyenler bana göre bilinçsizdir.
Sonuç
Evet, acı verici ki; insanlar ölüyor! İtalya’da ölenler için içim sızlıyor, İspanya’da, Çin’de, Fransa’da, İran’da, nerede olursa olsun… Ama biliyorum ki; bugünler de geçecek ve çözümü bulunmuş olacak. Avrupa Birliği Başkanı olsun, Almanya, Fransa ve diğer birçok ülker coronavirüsüyle mücadele için hazinelerinin ağzını açmış durumda. Telaffuz edilen paraların miktarları, dudak uçuklatacak cinsten! Almanya Başbakanı Merkel, Türkçe alt yazılı da olmak üzere video paylaştı. Hali hazırdaki ekonomik yapıyı korumak için neler yapacaklarını anlattı.
Peki ya kendi ülkem? Ekonomiler, insan odaklıdır ve sürdürülebilir olması gerekmektedir. Bu sürdürülebilirliği sağlamak adına kendi ülkem ne yapacak? Ülkemiz’in bu tür olağanüstü durumlar için ayırdığı ihtiyat akçesi vardı ve bu para, geçen aylarda hazineye devredildi. Yerini neyle dolduracaklar? Bir vatandaş olarak merakla bekliyorum..
Pınar Kaya

