YURT DIŞINDA YAŞAMAK (2.Bölüm)
Önceki yazımda, yurt dışında yaşamak isteyenler için bir nevi ön hazırlık olacak şekilde bu yazının 1. bölümünü siz değerli dostlarla paylaşmıştım. Bu yazımda ise yurt dışına “nasıl gelebilirim?” sorusunun detaylarını sizlere anlatmaya çalışacağım.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak başka bir ülkeye gitmemiz için önce geçerli bir pasaporta ihtiyacımız vardır. Pasaport, yurt dışındaki kimliğimizdir; bu sebeple yurt dışındayken pasaportunuzu her daim yanınızda taşıdığınızdan ve güvenli bir yere koyduğunuzdan da emin olmalısınız. Pasaportu olmayanlar, ilk olarak yaşadıkları bölgenin emniyet müdürlüğüne ait web sitesinden randevu alarak, pasaport başvurusu yapabilirler (randevu alınacak linki, yazının sonundaki kaynak 1’den ulaşabilirsiniz).
Emniyet müdürlüğünden aldığınız randevuya gitmeden önce hazırlamanız gereken evraklar şöyledir:
- Nüfus cüzdanı,
- 2 adet biyometrik fotoğraf,
- Pasaport harç ve defter bedelinin ödendiğine dair dekont (ödeme yapılacak bankaların listesine yazının sonunda yer alan kaynak 2’den ulaşabilirsiniz).
- Öğrenci olan kişiler için öğrenci belgesi,
- İlk defa pasaport alacaklar hariç, varsa kişilerin eski pasaportları,
- İlgili temsilciliklerce hazırlanan form dilekçesi.
Pasaport harç ve defter bedeli, her sene değişiklik göstermektedir. İçinde bulunduğumuz 2019 yılına ait güncel fiyatları aşağıda bulabilirsiniz.
Pasaport Türleri
Pasaportlar; her vatandaşın çalıştığı kuruma, memur olmasına, diplomat olmasına, vs. kriterlere göre değişiklik göstermekte ve türlere ayrılmaktadır. Eğer memur, bürokrat, diplomat, meclis üyesi, bakan, belediye görevlisi, vs. değilseniz her Türk vatandaşı bordo renkte olan “Umuma Mahsus Pasaport” almaktadır. Pasaport türleri şu şekildedir:
- Umuma Mahsus Pasaport (bordo renkte): Herhangi bir kamu hizmet görevi veya 1,2 ve 3 seviye memur olmayan tüm Türk vatandaşlarına verilen pasaport “Umuma (Kamuya) Mahsus Pasaport” olarak nitelendirilir. Pasaport renginin bordo olmasından dolayı da bordo pasaport olarak nitelendirilir.
- Hususi Pasaport (yeşil renkte): Kadro derecesi 1,2 ve 3 olan memurlar ile eski bürokratlara verilen pasaportlarıdır. Birçok ülkeye vizesiz veya sınır kapsında vize uygulaması ile girilebiliyor. Ayrıca hususi pasaportlardan harç bedeli de alınmıyor.
- Hizmet Pasaportu (gri renkte): İdare ve belediyelerin herhangi bir vazife ile yurt dışına gönderdikleri kişilere verilen pasaporttur. Hizmet pasaportlardan da harç bedeli alınmıyor.
- Diplomatik Pasaport (siyah renkte): Aktif görevde olan TBMM meclis üyeleri, bakanlar, valiler, orgenerallere, oramirallere, mahkeme başkanları vb. ile üst düzey emekli devlet yetkililerine verilir.
- Geçici Pasaport (kırmızı renkte): Herhangi bir şekilde pasaport yurt dışında kaybedilmesi veya çalınması durumunda ülkenize dönmeniz için tek kullanım olarak verilen pasaporttur.
- Yabancılara Mahsus Pasaport: Türk vatandaşı olmayan herhangi bir kişinin Türkiye giriş veya çıkış yapması için geçici olarak verilen pasaporttur.
Pasaport işini hallettikten sonra sıra geldi vizeye… Bir zamanlar – yaklaşık 60 yıl önce – Türk vatandaşları olarak Avrupa’ya vizesiz seyahat hakkımız olmuş olsa da 80’li yıllardan itibaren vize uygulaması başlamıştır. Her ülkenin vize türleri farklıdır, bunları gitmek istediğiniz ülkenin ilgili konsolosluk sayfalarından bulabilirsiniz.
Vizeler, kısa dönem ve uzun dönem olmak üzere ikiye ayrılır. Seyahat amacınıza göre bu vize türlerinden birine başvuru yapmak zorundasınız.
Schengen Vizesi (C tipi)
Her Avrupa Birliği ülkesinde 90 güne (3 ay) kadar olan seyahatleriniz, “Schengen Vizesi (C tipi)” kapsamına girmektedir. Amacınız;
- Ticari ziyaret (konferans, seminer, vs.)
- Turizm
- Aile veya arkadaş ziyareti
- Kültürel ve sportif faaliyetler
- Eğitim amaçlı araştırma
- Tır şoförü ise C tipi vizeye ihtiyacınız vardır.
6 aylık süre içinde maksimum 90 gün Polonya’da veya herhangi bir Schengen ülkesinde konaklama izni veren kısa süreli vizedir. Bu vizeyle Avrupa Birliği ülkelerinde oturum, çalışma, okumak, uzun süreli ikamet gibi haklara sahip değilsiniz. Polonya için başvuru ve diğer detayları yazının en altında yer alan kaynak 3 ve kaynak 4’ten inceleyebilirsiniz.
Ek olarak, Schengen vizesi alırkan dikkat etmeniz gereken ve çok da sorulan bir soruyu sizlerle paylaşmak isterim. Turist olarak olarak Avrupa’ya seyahat etmek ve gitmişken de birkaç ülke görmek için Avrupa Turu yapmak istiyorsunuz. Örneğin Almanya’da 2 gün, Hollanda’da 2 gün, Belçika’da 1 gün, Fransa’da 5 gün, Lüksemburg’da 3 gün kalacaksınız. Diyelim ki; ilk giriş yapacağınız ülke de Almanya ve seyahatiniz bittikten sonra da dönüş yapacağınız yer yine Almanya olsun.
Bu durumda Schengen vizesine başvuru yapacağınız ülke Almanya mı olacak, yoksa Fransa mı? Bu soru, her zaman insanların kafasını karıştırmıştır. Şu açık ve nettir ki; her zaman hangi Avrupa ülkesinde kalacak gün sayınız fazla ise o ülkeye Schengen vizesi için başvuru yapılması gerekmektedir. Yani yukarıda belirtmiş olduğum örneğe göre Fransa’da 5 gün kalınacağı için Schengen vizesine Fransa için başvuru yapmanız gerekmektedir.
Ulusal Vize (D tipi)
Avrupa Birliği ülkesinde 90 günden uzun süreli kalmak isteyenlerin kalış amacına göre ve bu kalış amacı için elverişli olup olmamasına göre bu vize verilmektedir. Uzun süreli kalmaktaki amaç oturmak, çalışmak, eğitim görmek için uzun süreli kalmayı gerektiren durumlar için geçerlidir. Konsolosluk tarafından belirlenen ve vizeye işlenen süre boyunca ilgili Schengen ülkesinde kalınabilir. Diğer Schengen ülkelerine de yasal olarak seyahat hakkı bulunmaktadır ve diğer Schengen ülkelerinde de 3 ay boyunca kalınabilir. Veriliş amaçları şu şekildedir:
1) Polonya’da Çalışmak (Çalışma Vizesi ve Çalışma İzni)
Avrupa Birliği üyesi olmayan ülke vatandaşlarının Polonya’da yasal olarak çalışabilmesi için gerekli olan izindir. Çalışma izni, Polonya’da bulunan işveren tarafından sizin adınıza hazırlanır ve ilgili firma ile birlikte hareket ederek, yaşadığınız bölgenin valiliği (Urząd Miasta) aracılığıyla bu başvuruyu yaparsınız. Bu noktada, “işverenin sponsor olmasına” değinmek istiyorum. Avrupa Birliği ülkesi vatandaşı olmadığımız için yurt dışında size çalışma izni sağlayan firma, çalışma izni sağladığı için size sponsor olmuş olur.
Sponsor olmanın detayı ise firma, ilgili pozisyonun ilanını 3 ay boyunca yayınlar ve önce ülke içinden görüşmeler yapılır. Bu görüşmeler süresinde ülke içinde, ilgili pozisyon için elverişli eleman bulunamaz ise yurt dışına bu ilan açılır. Yurt dışından ülkeye çalışmaya gelenleri işveren devlete beyan eder. Bu beyanında işe alınacak kişinin, ülkede bulunan kişilerden artı yetenekleri olduğu gibi birçok kriterleri belgeler. Avrupa Birliği ülkelerinde çalışan yabancı uyruklu vatandaşlara “expat (gurbetçi çalışan)” denmektedir. İşveren, kendi vatandaşı için devlete 1x sigorta öderken expat olarak çalışanlar için devlete 2x veya 0.5x sigorta öder; bu miktar, ülkelerin beyin göçünü destekleyip desteklememesine göre değişmektedir. Bunun haricinde yurt dışında maaşlı çalışanlar için maaşlar, yıllık olarak hesaplanır. Expat olabilmenizin için yabancılar ofisinin her sene belirlediği bir yıllık maaş limiti vardır ve bu limiti işverenin size sağlaması gerekmektedir. Bu gibi daha birçok kriteri işverenin sağlayıp sağlamadığını yabancılar ofisi inceler. Bu incelemeler sonucunda size çalışma izni verilir.
Çalışma izni prosedürü işveren için biraz maliyetli olduğundan size sponsor olabilmesi için herkesin yaptığı sıradan niteliklerinizin haricinde artı özelliklerinizin olması gerekir. Yani başkasının yapamadığını sizin yapmanız gerekir; devlete yaptığınız işten dolayı fayda sağlamanız gerekir; yabancı dilinizin çok iyi olması gerekir. Bir önceki yazımda da belirttiğim, bizim gibi Bilgisayar Mühendisi veya başka bir Mühendislik dalındaysanız veya Tıp çalışanıysanız, “High Skilled Migrant (Çok Yetenekli Göçmen)” statüsünde çalışırsınız. Çalışma iznini aldıktan sonra da ilgili belgelerle “Ulusal Vize (D tipi)”ye başvuru yapılır. Çalışma vizesiyle eşinizi ve varsa, çocuklarınızı da beraberinde getirebilirsiniz.
2) Değişim Programları / Erasmus
Herhangi bir üniversitede okuyan lisans öğrencisiyseniz ve not ortalamanız da uygunsa üniversitenizin değişim (exchange) programlarından yararlanabilirsiniz. Her üniversitenin anlaşmalı olduğu ülkeler ve üniversiteler bulunmaktadır. Üniversitenizin öğrenci ofislerinden değişim programları hakkında bilgi edinip erasmus aracılığı ile tecrübe kazanabilirsiniz. Erasmus programında buradaki derslerinizi takip edebilecek, öğrenci / öğretmen / öğrenci ofisi ile iletişim kurabilecek düzeyde ingilizce bilmeniz gerekmektedir. Polonya’ya erasmus öğrencisi olarak gelmek isteyenler D tipi – Ulusal Vize’ye başvuru yapar.
3) Yüksek Lisans / Doktora Programları
Üniversite eğitiminizi bitirip sonrasında akademik kariyer yapmayı planlayan ve bunun için de Yüksek Lisans veya Doktora eğitimini yurt dışında almak isteyenler için her dönem üniversiteler kapılarını açmaktadır. Yüksek Lisans veya Doktora programları için neler gerektiğini eğitim görmek istediğiniz üniversitenin “Master / phD Programs” başlığı altında inceleyebilirsiniz. Bu programlar, İngilizce bilginizi belgeleyebilmek için IELTS veya TOEFL gibi İngilizce yeterliliğinizi gösterebileceğiniz sınavlara girmenizi ve bu sınavdan geçmenizi isterler. Polonya’da Yüksek Lisans / Doktora ücretleri, senelik olarak 1.500 – 4.000 Euro arası değişmektedir. Polonya’ya Yüksek Lisans / Doktora öğrencisi olarak gelmek isteyenler D tipi – Ulusal Vize’ye başvuru yapar.
4) Lisans Programları
Liseyi bitirmiş veya bitirmekte olan ve 4 yıllık üniversite eğitimini yurt dışında almayı planlayanlar, D tipi – Ulusal Vize’ye başvuru yaparlar. Eğitim görmek istediğiniz üniversiteyi ve ülkeyi iyice araştırmanız son derece önemlidir. Üniversite eğitimi almak için de İngilizce bilginizi belgeleyebilmek için IELTS veya TOEFL gibi İngilizce yeterliliğinizi gösterebileceğiniz sınavlara girmeniz ve bu sınavdan geçmeniz gerekmektedir. Eğer, İngilizce seviyesinizi belgeleyemiyorsanız da her bölümün hazırlık sınıfı mevcuttur. İlk 1 sene, hazırlık sınıfında İngilizce eğitim alıp sınavına girdikten sonra okumak istediğiniz bölüme geçme şansınız bulunmaktadır. Polonya’da üniversitelerin yıllık ortalama ücretleri 3.000 – 4.500 Euro arasındadır. Polonya’da eğitiminizi resmi dili olan Lehçe olarak almayı tercih ettiğinizde yıllık vereceğiniz ücret, yarıya düşmektedir.
5) Evlilik şartıyla Aile Birleşimi
Eğer evleneceğiniz kişi, Avrupa Birliği vatandaşıysa ve evliliğiniz sonrası Avrupa Birliği ülkesinde ikametiniz devam edecek ise D tipi – Ulusal Vize’ye başvuru yapmanız gerekmektedir. Eğer evlilik, Türkiye’de gerçekleşmiş ise evliliğinizi yaşayacağınız Avrupa Birliği ülkesine kabul ettirmeniz gerekiyor. Avrupa Birliği ülkelerinden birinde evlilik gerçekleşmiş ise de devlet bu evliliği bir müddet takip altına alıp sorgulamaktadır. Sorgulanmasının sebebi de yine geçmişte yaşanan ve bunu kötüye kullanan bireylerden dolayı devletlerin bu olaydan öğrenilmiş ders çıkarmasından kaynaklanmaktadır. Bazı ülkeler kültür sınavı ve dil sınavı da istemektedir. Evlilik vesilesiyle aile birleşimi süreci uzun ve zahmetlidir.
6) Yatırım Amaçlı
25.000 – 100.000 Euro arası değişen miktar kadar birikmiş paranız varsa ve Avrupa Birliği ülkelerinden birinde şirket açma, şirketiniz varsa şubesini açma, mağaza açma, vs. düşünüyorsanız, yurt dışına gelebilir ve yaşamınızı ailenizle devam ettirebilirsiniz. Bunun için D tipi – Ulusal Vize’ye başvuru yapmanız gerekmektedir. Her ülkenin yatırım amaçlı istediği miktar ve kriterler farklılık göstermektedir. Polonya, diğer Avrupa Birliği ülkelerine göre vergi bakımından biraz daha uygundur. Öte yandan da Polonya’da şirketiniz olması, size direkt oturum hakkı imkanı vermemektedir. Öncesinde şirketinizin en az 1.5 yıl faaliyette olması gerektiğini Polonyalı Avukatlar dile getirmektedir.
Yukarıda saymış olduğum her bir amaç için vize başvurusunda istenen belgeler farklıdır. Ulusal Vize kapsamında hangi amaçla gelecekseniz, bu vize türleri için istenen belgeler ve diğer detaylara yazının sonundaki kaynak 3 ve kaynak 4’ten inceleyebilirsiniz.
Schengen Anlaşması ve Schengen Bölgesi Nedir?
Beş Avrupa ülkesi olan Hollanda, Belçika, Almanya, Fransa ve Lüksemburg tarafından 14 Haziran 1985 tarihinde imzalanmıştır. Bu anlaşmanın imzalandığı yer, Güney Lüksemburg’da Moselle Nehri üzerinde küçük bir köy olan Schengen’dir. Bu köyde imzalanmasından dolayı da adına “Schengen Anlaşması” denilmiştir.
Schengen Anlaşması ile birlikte iç sınırlarda kontrollerin kaldırılması yönünde ilk adım atılmıştır. Sonraki yıllarda ise Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu ve bazı Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkeler bu işbirliğine katılarak Schengen Bölgesi’ni oluşturmuşlardır. Schengen Bölgesi’nde ülkelerin birbirleri ile paylaştıkları sınırlarda sınır kontrolü bulunmamaktadır. Bu sebeple, insanlar pasaport kontrolünden geçmeden bir Schengen ülkesinden diğer Schengen ülkesine rahatlıkla seyahat edebilmektedir.
Schengen Bölgesi ülkeleri, 26 ülkeden oluşmaktadır. 27 Avrupa Birliği ülkesinden 22’si ve 4 Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerin oluşturduğu bölgedir. Aşağıda bu ülkelerin listesi yer almaktadır.
5 Dakikada Üç Ülke Gezmek
Ülkeler arasında sınır olmaması ve yürüyerek bile üç ülkeye 5 dakika içinde geçiş yapabilmeniz veya yapılabilmesi biz Türkler için farklı bir deneyim. Çünkü; sınırlarımızın çoğu askeri bölge ve elinizi kolunuzu sallayarak bırakın geçmeyi, yaklaşmanız bile göz altına alınmamıza sebep olabilir.
Biz Avrupa seyahatimizde Lüksemburg ve Schengen Kasabası’nı da ziyaret etmiştik. Fransa’dan direkt Lüksemburg’a gelirken Fransa’dan çıkıp Almanya’ya giriyorsunuz, Moselle Nehri üzerindeki köprüden geçince de Lüksemburg’a girmiş oluyorsunuz. Moselle Nehri’nin bir tarafı Almanya ve Fransa, diğer bir tarafı ise Lüksemburg’tur ve hiçbir sınır kontrolü bulunmamaktadır; asker veya polisi bırakın herhangi bir bekçi bile yok. Bu bölgede, örneğin Fransa’da oturup Almanya’da market alış verişi yapıp köprüyü geçerek de Lüksemburg’da çalışabilirsiniz. Arada sadece nehir ve köprü bulunmaktadır. Böylece üç ülkeyi yürüyerek 5 dakikada dolaşabiliyorsunuz.
Schengen Kasabası
Lüksemburg ve Schengen Kasabası, görülmesi gereken yerlerden biridir. Ziyaretim sırasında Schengen Kasabası’nda çektiğim Schengen Anlaşması’nın imzalandığı binanın fotoğrafı aşağıda görülmektedir.
Aşağıdaki fotoğraf Almanya tarafından, Moselle Nehri üzerindeki köprüden çektiğim ve Lüksemburg’un Schengen Kasabası’na ait bir görüntüdür.
Sonuç
İnsanın aklına ister istemez şu soru gelmektedir: Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu farklı dil konuşmalarına, farklı kültüre sahip olmalarına ve geçmişte yıllar boyunca birbirleriyle savaşmış olmalarına rağmen bir birlik kurabilmişlerdir. Gelelim bize… Bosna’dan Selanik’e, Edirne’den Kars’a, Iğdır’dan Bakü’ye, Hazar’dan Çin’e kadar Türkçe konuşulmasına ve Türk kültürüne sahip olmamıza rağmen hala bir birlik, ortak bir güç tam olarak hayata geçememiştir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere ülkelerin birleşerek daha güçlü olabileceğini benimsemiş, Avrupa Birliği’nin oluşmasıyla Avrupa ülkeleri bu gücü yakalamıştır.
Umarım bizim halkımız veya yöneticilerimiz de ortak yanlarımızı öne çıkararak aslında bir olduğumuzu ve birlik olmamız gerektiğini benimseyebilirler. Biz, kendi içimizde Türk, Kürt, Alevi, Çerkez, Laz, Sünni, Şii, vs. gibi ayrışmaya devam ettiğimiz müddetçe güçlü olamayız. Halbuki, Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında hangi ırktan, dilden, dinden, mezhepten olduğumuzun bir önemi olmaması gerek. Hepimizin bir olduğunu gelecek nesillere de aktararak güçlü olmamız gerekir! İnsanları ayrıştırarak değil…
Bir sonraki yeni yazımda görüşmek üzere; sevgiler…
Pınar Kaya
* Kaynak 1: https://randevu.nvi.gov.tr/
* Kaynak 2: https://www.hesapkurdu.com/seyahat-sigortasi/rehber/pasaport
* Kaynak 3: https://www.msz.gov.pl/tr/p/stambul_tr_k_tr/konsolosluk_bilgileri/vize_bilgileri/vize_turleri/ulusal_vize/
* Kaynak 4: http://www.vfsglobal.com/poland/turkey/