Yılın En Romantik Zamanı
Merhaba,
Bir aylık aradan sonra yeni bir yazı ile yine beraberiz. Kasım ayında iş yoğunluğundan dolayı yazı yazamamıştım. Sonbaharı geride bırakmışken, ağaçlar turuncu yapraklarını dökmüş, doğa yeni tomurcuklar için İlkbahar’daki yeni başlangıca kadar dinlenmeye çekilmişken ve yeni bir yılın sonuna doğru yaklaşıyorken yılın en romantik zamanını sizlere yazmak istedim.
Aralık ayı, yılın son ayı olmasına rağmen sonlar da her zaman yeni başlangıçlara gebedir ve benim en sevdiğim aydır. Bu ayı çok sevmemin ilk nedeni, bu ayda dünyaya gelmişim. Yılın on ikinci ayı olsa da Aralık, benim yaşam yolculuğumun başlangıç ayı.
Bir diğer nedeni ise küçüklüğümde Aralık aylarında Kocaeli’ye ve İstanbul’a dizleri aşan kar yağardı. Kısa boyumla benim için devasa bir yükseklik ve bir o kadar da büyüleyiciydi. Bu sebeple Aralık ayının gelmesini ve her çocuk gibi okulların tatil olmasını iple çekerdim. Hâlâ benim için Aralık ayı demek, kar ayı demektir. O yüzdendir ki; bu ayda yağan karları bir başka severim.
Bir nedenim daha var, bu ayı sevmem için. O da şu ki; onca kötülüğe rağmen bu ayda yeni bir yıla umutla “merhaba” diyor, yeni başlangıçlar için temiz bir sayfa açıyoruz hayatımızda. İşte, bu ayı sevmem için benim nedenlerim bunlar. Size biraz çocukça gelebilir; ama yaşım, takvim yapraklarında ilerlese de içimde hayatın öldürmesine izin vermediğim o çocuğu ben hâlâ saklı tutuyorum. Tüm bu sebeplerim bile bu ayın romantik olması için yeterliyken Avrupa’da ve diğer birçok ülkelerde kutlanan Noel zamanı da bu aya başka bir romantiklik katıyor. Almanya’nın birçok şehrinde olduğu gibi Frankfurt’ta da 22 Kasım 2022 tarihiyle Noel Pazarı açıldı. Yıldız gibi parlayan muhteşem ışıklar, her bir köşeden gelen müzikler, birbirinden güzel dekore edilmiş minik dükkânlar, insanı cezbeden ve hayal gücünü canlandıran hediyelikler, şekerlemeler ve çikolatalardan yayılan güzel kokular haricinde birbirinden farklı lezzetlerden gelen kokular ile insanı masalsı bir dünyaya çekiyor.
Frankfurt’taki Noel Pazarı’nın bu masalsı dünyasında yolculuk etmeye Roßmarkt’tan başlıyoruz. Bu meydan birbirinden güzel geleneksel, küçük dükkânlarla dolu. Bu şirin dükkânların yanı sıra birbirinden güzel dekore edilmiş küçük çam ağaçlarının arasında yiyip içmek için oturma yerleri de bulunuyor. Bu meydanda turu tamamlayıp Hauptwache’ye doğru ilerliyoruz. Yol üzerinde yine benzer dükkânları görmek mümkün. Sadece çocuklar için değil, içindeki çocuğu öldürmeyenler için de oyun alanı var. Aynı Roßmarkt’ta olduğu gibi Hauptwache’de de Alman kültürünü yansıtan çok sayıda sevimli yerler var. Her birine ayrı ayrı bakarken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Tabii, burada bitmiyor.
Hauptwache’den sonra yolculuğumuza Liebfrauenstraße’den devam ediyoruz. Bu sokak boyunca Noel Pazarı’nın içinden geçerek Liebfrauenberg isimli meydana ulaşıyoruz. Bu minik meydan, bizi sıcak çikolata kokusuyla karşılıyor. Sadece sıcak çikolata da değil… İnsanı kendine çeken çikolata kaplı şekerlemeler ve meyvelerin de kokusuyla insanın başı dönüyor. Vücudumuzu bolca şekerle dolduruyoruz. Diyetimizi yeterince bozduktan ve Canan Karatay Ablamızı yeterince üzdükten sonra yolculuğumuza devam ediyoruz. Yine bitmedi…
Liebfrauenberg isimli meydan, Neue Kräme isimli sokak ile bizi doğruca asıl eğlencenin olduğu yere, yani Paulsplatz’a ve Römer’e ulaştırıyor. Bu sokak boyunca yine birbirinden güzel hediyeliklere baka baka ilerliyoruz. Paulsplatz’ta da hediyelik eşyalar, yeme ve içme yerleri bolca bulunmakta. Bunun haricinde çocuklar için Carousel (Atlı Karınca) ve binecekleri başka oyuncaklar da var. Carousel’e aslında sadece çocuklar değil, benim gibi koca bebekler de binebiliyor. Ama en büyüğü ve en güzeli Römer’de bulunuyor. Çünkü Römer’deki iki katlı.
Liebfrauenberg’te şekere doymamız yetmiyormuş gibi Paulsplatz’ta da birbirinden güzel kokulara yenik düşerek başka lezzetleri de burada tadıyoruz. Paulsplatz’ta vakit geçirdikten sonra ana yere, Römer’e ulaşıyoruz. Bu meydanda her sene ziyaret etmekten büyük zevk aldığımız bir dükkân var. Bu yerin adı, Käthe Wohlfahrt. Käthe Wohlfahrt, Almanya’nın Noel hediyelikleri ve süsleri üreten en önemli markasıdır. Noel tütsüsü, peçeteler, kupalar ve hepsi birbirinden güzel daha başka birçok el yapımı ürünleri bulabileceğiniz bir yer, burası. Bu minik yerin kapısının içinden adım attığınızda adeta bambaşka bir evrene geçiş yapıyorsunuz. Bu masalsı dükkânın atmosferi de başımızı döndürdükten sonra çıkıyor ve Römer’de turumuza devam ediyoruz.
Toplam iki kilometrelik Noel Pazarı’nın son durağı olan Römer’de sıcak içeceklerimizi alıp ışıkların altında anın tadını çıkarıyoruz. Büyük veya küçük, hangi yaştan olursa olsun herkesin eğlendiği, güldüğü böyle bir ortamda mutsuz olmak imkânsız. Noel Pazarı’nın kapanış saatine kadar kendimizi gerçek dünyanın kötülüklerinden soyutluyoruz. Birkaç saatliğine de olsa tanımadığınız insanlarla aynı anda aynı duyguyu, neşeyi paylaşmak insana iyi geliyor. Çünkü kötü kalpli, gözü doymaz ve hırslı insanların cehenneme çevirmeye çalıştığı şu dünyada kısa bir süreliğine de olsa insanların durulmaya, gülümsemeye ve kalplerinin ısınmasına ihtiyacı var diye düşünüyorum.
Günümüzde yaşadığımız birçok olumsuzluklara rağmen – hangi dinden olursa olsun dini anlamını bir kenara koyarak – bu gibi bayramların ve kutlamaların birleştirici gücüne hep inanmışımdır. Beş yılı aşkın süredir yurt dışında yaşıyoruz. Bu süre içinde farklı kültürden, farklı dinden, farklı dilden çok insanla tanıştık ve her biri bize çok şey kattı; katmaya da devam ediyor. Kimseyi ayrıştırmadan her karşılaştığımız kültürden iyiliği, güzelliği ve sevgiyi alıp heybemize koyarak yolumuza devam ediyoruz. Bu farklılarımızın insanoğlunun zenginliği ve birleştirici gücü olduğunu hepimiz anladığımızda dünyadaki çoğu sorun çözülecek aslında. Kalplerinizden sevgi, bedeninizden sağlık eksik olmasın.
Sevgilerle,
Pınar Kaya