SALGINLA MÜCADELEMİZ DEVAM EDİYOR!
Dünya genelinde mücadele ettiğimiz küresel salgında insanlık olarak en büyük umuduz, biran önce aşı geliştirilecek olması ve bilim insanlarından gelecek olan umut verecek bir haberdir. Birkaç aydır, hepimizin hayatının merkezinde bu salgın var. Gerek sosyal hayat, gerekse de iş hayatı gibi birçok alanın bu salgın nedeniyle olumsuz yönde etkilendiğini görmekteyiz. Her ülke, bu dönemde ekonomik açıdan tedirginlik yaşamaktadır.
Bütçesi her yıl fazla veren Almanya’da devlet yetkilileri, II. Dünya Savaşı’ndan sonraki en derin resesyonun yaşanabileceğini söylemektedirler. Hal böyle olunca tüm devletler, aşının geliştirilmesine bel bağlamış durumdalar. Tüm bu süre içerisinde birçok bilim insanından aşının geliştirilmesi için en az bir yıla ihtiyaç olduğunu duyduğumuzda sizin de aklınıza “aşı nasıl üretilir” ile birlikte “neden bir yıla ihtiyacımız var” sorusu gelmiş olmalı. Bu cevaplara geçmeden önce şunu da özellikle belirtmek isterim ki; aşı için verilen bu bir yıllık sürenin nasıl mücizevi bir süre olduğunu aşağıda göreceksinz. Gelin, şimdi hep birlikte bu soruların cevaplarını inceleyelim:
Aşı İçin En Az Bir Yıl Var
Bilim insanları harıl harıl tedavi için araştırmalarını sürdürürken bir yandan aşı geliştirme çabaları da devam ediyor. Normalde en az 10 yıl sürebilen aşı geliştirme süreci, COVID-19’un özellikleri sebebiyle kısaltılmaya çalışılıyor ve uzmanlara bakılırsa 12 – 18 ay arasında COVID-19 aşısı kullanıma sunulabilir. Buradaki tek problem aşıyı geliştirmek değil elbette. Hastalığın tüm dünyayı etkilediği düşünüldüğünde binlerce değil yüz milyonlarca üretilmesi gereken bir aşıdan bahsediyoruz.
Şimdiye kadar üretilen en hızlı aşı, 5 yılda geliştirilen Ebola salgını içindi. Daha kısa sürede bir aşı geliştirmek için bazı kuralları görmezden gelmek ve risk almak gerekebilir. Bu süreçte bulaşıcı bronşit virüsü kullanılarak koronavirüs aşısı geliştirmek için radikal yollar bile deneniyor. Hız ve güvenlik arasında bir denge kurmak, oldukça zorlu bir mücadele olacak. Eğer bir aşıyı geliştirmek çok uzun sürerse, salgın bitmiş olabilir; bu da başka problemleri beraberinde getirir. Örneğin, Batı Afrika’da 2014’te başlayan büyük bir salgın sırasında Ebola aşısının klinik testleri devam ederken bir zaman sonra salgın yavaşladı ve hasta sayısı o kadar azaldı ki; bilim insanları onay için gerekli olan sayıda testi yapacak hasta bile bulamadı. Ancak arkasından gelen daha büyük bir salgın ve daha kapsamlı testler sonucunda aşının güvenlik ve etkinliği onay alabildi. Bu durumda bile aşının onaylanması 2019 yılını bulmuştu.
Adım Adım: Bir Aşı Nasıl Yapılır?
Şimdi bir aşının nasıl üretildiğine bakalım. Bir pandemi ortaya çıktığında aşı geliştirmek, zamana karşı verilen bir yarıştır. Aşağıdaki her adım aylar, hatta yıllar sürebilir. Yukarıda da belirtilen Ebola aşısı diğer aşılara göre “rekor” denecek sürede üretildi (5 yıl). Buna rağmen, Koronavirüs için ise yeni bir rekor kırılması ve aşının 12 – 18 ay içinde bitirilmesi hedeflenmektedir. Aşamaları şöyle;
- Prototip Üretmek: Kullanılan tekniğe bağlı olarak, bir prototip oluşturmak genelde yıllar sürer. Şu anda yaşanan koronavirüs salgını göz önüne alındığında, firmalar virüsün hangi parçalarının aşı üretiminde kullanılacağını tespit ettiği için prototipler saatler içinde hazırlanabildi.
- Hayvanlar Üzerinde Deneyler: Bu testlerin ana amacı, aşıya bağışıklık sisteminin tepkisini ölçmek. Bazı durumlarda güvenlikten ödün vererek bu adım tamamen atlanabiliyor.
- Faz 1 İnsanlı Deneyler: Bu testler, genelde 20 ile 80 insan arasında değişen bir kitle üzerinde yapılıyor. Güvenlik kontrolü ve aşının yan etkilerinin öldürücü olmadığını kanıtlamak için gerçekleştiriliyor.
- Faz 2 İnsanlı Deneyler: Daha kalabalık bir denek grubu üzerinde yapılan bu testler aşının etkinliğini ölçmek için gerçekleştiriliyor. Bazı aşılar, özellikle acilen ihtiyaç duyuluyorsa bu aşamadan direkt olarak kanuni onay sürecine atlayabiliyorlar.
- Faz 3 İnsanlı Deneyler: Bu aşamada yeni aşı yüzlerce hatta binlerce insan üzerinde deneniyor ve güvenliği ve etkinliği test ediliyor.
- Kanuni Onay: Düzenleyici kurumlar, klinik kanıtları inceliyor ve aşının kamu kullanımı için lisans alıp alamayacağına karar veriyor. Bu kararı verirken daha fazla güvenlik verisi toplanmasını da isteyebiliyorlar.
- Seri Üretim: Bu aşamada çok sıkı kalite kontrol önlemleri ve tutarlılık standartları altında aşının seri üretimi gerçekleştiriliyor.
- Genel Erişim: Yeni aşı hazır olduğunda hükümetler ve kamu sağlığı kurumları hangi grupların öncelikle aşılanacağına karar veriyor.
Yukarıda da görüldüğü üzere aşı üretmek, sanıldığı kadar kolay bir iş değil ve çok kritik süreçleri bulunmaktadır. Bilim insanlarının nasıl bir mücadele içinde olduğunu idrak edebilmemiz açısından bu süreçleri size aktarmak istedim.
Almanya’daki Son Durum
3 Mayıs 2020 gecesi itibariyle Almanya’da toplam vaka sayısı, 164.967’dur. Tedavisi bitip de iyileşenlerin sayısı 129.000 ve ölen kişi sayısı 6.794’tür. Bu süreçte Almanya Federal Hükümeti; bu salgınla mücadele için ciddi kaynak ayırdıklarını, alınan önlemleri bir önceki “Neslimizin Savaşı” isimli yazımda sizlere aktarmıştım. Bu bir ay içerisinde alınan tedbirlere ek olarak, 27 Nisan 2020 tarihinden itibaren Almanya genelinde maske takma zorunluluğu getirildi. Ülke sınırlarının kapalı kalması ise 14 Haziran 2020 tarihine kadar uzatıldı. Çalıştığımız iş yeri de evden çalışmayı Mayıs Ayı’nın sonuna kadar uzattı. Bunun yanı sıra bazı mağazalar geçtiğimiz hafta açılmıştı. Yeni hafta ile beraber bazı mağazalar ile birlikte okulların ve müzelerin de hijyen kurallarına dikkat edilerek kademeli olarak açılacağı belirtildi.
Yukarıdaki paragrafta bu saydıklarım haricinde bu süreçte güzel bir gelişme de yaşandı tabiki… Almanya’nın Mainz şehrinde, Türk Bilim İnsanları Prof. Dr. Uğur Şahin’nin ve eşi Özlem Türeci’nin kurucu ve yöneticileri arasında olduğu BionTech şirketi, koronavirüsüne karşı aşı geliştirdiler ve Paul-Ehrlich Enstitüsü’nden onay olarak aşının klinik deneylerine başlandı. İlk klinik deneylerin 200 gönüllü ve sağlıklı kişiler üzerinde test edileceği, yan etkisinin olup olmadığını yakından takip edecekleri belirtildi. Klinik deneylerin ise 3 – 5 ay sürmesi bekleniyor. Umut verici ve bir o kadar da gurur verici!
Sonuç
Bilim insanları sayesinde bugünler de geçecek elbette… Salgınla mücadelemiz bittiğinde bu savaşın kahramanları hiç şüphesiz ki; tüm sağlık çalışanları ve bilim insanları olacaktır. Ayrıca bir ülkede fırsat eşitliğinin olması, biatın değil de liyakatın esas olması, eğitime, bilime, teknolojiye, sanata önem verilmesi çok önemli. Fırsat verildiği takdirde neler başarabileceğimizi hepimiz görüyoruz ve biliyoruz. Yukarıda bahsi geçen bilim insanlarımız da diğer birçok insan gibi kendi ülkemiz yerine başka ülke sınırları içinde çalışmalarını hayata geçirebilmektedirler. Çünkü; birçok ülke gibi Almanya da bilime ve teknolojiye sırtını dönmemiştir.
Geçmiş tarihimizde, yedi cihana hükmetmiş Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının en büyük sebeplerinden birisidir, sanayi devriminin gerisinde kalarak çağın teknolojik ilerlemesini takip edemez hale gelmesi… Türkiye Cumhuriyeti olarak, 21. Yüzyılda ilime ve bilime sırtımızı dönemeyiz. Tarihimizdeki hataları yeniden tekrar etmek yerine ondan ders almamız gerekmektedir. Sevgiler…
Pınar Kaya
* Kaynak 1: Popular Science, Nisan 2020/04, Sayı:96
* Kaynak 2: Popular Science, Nisan 2020/04, Sayı:96
* Kaynak 3: https://biontech.de/