“İNSANLIK” Tanımını Unutan Toplum
Dün akşam (15.04.2019), üzücü bir haber aldık. Hep birlikte, Notre Dame Katedrali’ndeki yangına şahit olduk. “Üzücü bir haber” diyorum; çünkü Notre Dame Katedrali, katedral olmaktan öte bir eserdir. Ünlü Fransız yazar – aynı zamanda en sevdiğim yazarlardan biridir – Victor Hugo’nun dünya klasikleri arasında yer alan “Notre Dame’ın Kamburu” isimli kitabına da konu olmuş; kitaptan uyarlanan müzikale de ilham kaynağı olarak ölümsüzleşmiştir.
Fransız gotik mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden biridir. Notre Dame Katedrali’nin yapımına 1160 yılında başlanmış ve 1345 yılında da bitmiştir; yani yapımı 185 yıl sürmüştür. İçinde heykel, resim, vitray, oyma kabartma, el yazmaları gibi çok değerli sanat eserlerini barındırmaktadır. Notre Dame Katedrali; Mısır Piramitleri, Taç Mahal, Mescid-i Aksa, Ayasofya veya Süleymaniye Camiî gibi yeryüzünde eşi benzeri olmayan bir dünya mirasıdır. 850 yıllık bir yapıdan söz ediyoruz; yani 8.5 asır, dilek olay! Geçmişten günümüze olağanüstü mimarisi ile ışık tutmaktadır. Sadece inşasının bile yaklaşık 200 yıl sürmüş olması ne demek? Bunu anlayabiliyor muyuz acaba? Dün geceden beri içim gerçekten sızlıyor…
Akıl Tutulması
Öte yandan gelelim utanç verici duruma! Dün geceden beri haberleri takip ediyorum. Sosyal medyada konuyla ilgili haberin altına yapılan yorumları gördükçe ne kadar akıl tutulması bir toplumla karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha gördüm. Ben, insanlığımdan utandım bu mesajları görünce de bunu yazanlar utanmıyor. Bu nasıl bir kültürsüzlük, bu nasıl bir seviyesizlik, bu nasıl bir cahillik, bu nasıl anlayışsızlık? Güzel olan her şeye neden bu kadar karşısınız? Neden bu kadar kötüsünüz? Lafı gelince mangalda kül bırakmazken; iş, “İNSAN” olmaya gelince neden bu kadar saygısız ve anlayışsızsınız?
Doğaya saygınız yok, kültürlere saygınız yok, dinlere saygınız yok, kadına – çocuğa – insana saygınız yok, topluma saygınız yok, bilime – sanata – tarihe saygınız yok. Ölülerimize bile saygınız yok! Bu kadar kin ve nefret dolu bir toplum, bu kadar sevgiden ve saygıdan uzak bir toplum hangi ara türedi? Benim bunları “İNSAN” diye tabir etmem mümkün değil. “Ot gelmiş, ot gidiyorlar!” diyeceğim; ama ot bile fotosentez yaparak, üzerinde yaşadığımız bu dünya için bir şeyler üretip biz insanoğluna bir fayda sağlıyor. Ben, bunları “kimliği ve ne olduğu belirlenemeyen bir yaratık” olarak tabir edebilirim anca…
Saygısızlık
Toplumumuzun %90’ı kendisini “Müslüman” olarak nitelendirirken, bu nasıl bir müslümanlık? Dinimiz, hoşgörü dinidir. Madem “Müslümanız”, toplum olarak her konuda – olumlu anlamda – diğer ülkelere örnek olmamız gerekmez mi? Her dinlere karşı hoşgörü ile yaklaşmamızı emreden bir dine mensubuz. Kur’an-ı Kerim’de her dinden, ırktan, dilden insana karşı hoşgörülü olmamız gerektiği emrediliyor. Hiç kimseyi dininden veya etnik kökeninden ötürü yargılamaya hakkımız yok bizim. Dolayısıyla, her dindeki mabedlere saygılı olmamız gerekiyor!
Müslüman olmak da önce “İNSAN” olabilmekle başlarken, Notre Dame’ın – aslında bir tarihi şaheserin – yanmasına sevinen bu yaratıkları benim cidden aklım ve mantığım almıyor! Bunlar “İnsan” ise ben neyim veya ben “İnsansam” bunlar ne? Toplumun geneli artık bu şekilde bir cehalet, kin ve nefret içinde! Bu insanların kin ve nefretinden dolayı Avrupa’da İslam’a karşı fobi oluştuğunun farkında değilsiniz! Sonra da adı, “Müslümanları sevmiyorlar!” oluyor… Peki, hiç durup da davranışlarınıza baktınız mı, başınızı iki elinizin arasına alıp da düşündünüz mü “Acaba ne yapıyorum?” diye? Biraz aynada kendinizle yüzleşebilir misiniz artık? Yurt dışından nasıl göründüğünüzün farkında değilsiniz! Bu gibiler yüzünden benim de adım lekeleniyor ve sizinle adımın aynı etiket altında geçmesinden cidden utanç duyuyorum!
Sanat Eserlerinin Dini, Dili, Irkı Yoktur!
Yanan hangi tarihi eser olursa olsun (Camii, Saray, Kule, Mabed, vs.), benim ve benim gibi hümanizm anlayışına sahip yüreğinde merhamet ve insanlık olan her bireyi üzen bir olaydır böyle yangınlar. Haydarpaşa Tren İstasyonu yanarken de hüngür hüngür ağlamıştım ki; böylesine muhteşem bir tren garının da hangi sebeplerden dolayı yakıldığını da tarih hiçbir zaman affetmeyecek, o ayrı… Hiç şüphesiz ki; Notre Dame, bir katedralden öte sanat tarihinin ve insanlık tarihinin en güzel simgelerinden biridir… Orjinal halini defalarca dünya gözüyle gördüğüm, o yapının havasını soluduğum, her bir detayına uzun uzun bakabildiğim için şanslıyım.
Yanışını izlemek; asırların bıraktığı izlerin, bir tarihin yok oluşunu izlemekti aslında… Yanışına sevinip de “kim yaktıysa ellerine sağlık” veya “benzin dökün, daha da yansın” gibi cümlelerle sevinç(!) naraları atanların hiçbir dinde ve insanlıkta yeri yok! Yangın, ne yazık ki hızlı bir şekilde yayılarak saatlerce sürdü. Böyle hızlı yayılmasının sebebi ise binanın tahta çatı kirişleri 12. yüzyıldan kalmadır. 8.5 saat süren yangında 850 yıllık ana çatısı ve kulesi tamamen yanmıştır. Paris’in hemen hemen çoğu yerinden görünen bu kulesi çökmüştür. Sevindirici olan şey ise bu eserin ana yapısının kurtarılmış olması… Ne yazık ki; gelecek nesil, artık orjinal halini göremeyecek… Sadece fotoğraflardan görebilecekler orjinal halini. Benim ise anılarımda ve kalbimde yaşayacak. Hem manevî, hem de maddî anlamda hasar çok büyük maalesef!
“İnsan” olmayı unutan ülkem insanı ise içinde bulunduğu bu akıl tutulmasından, kin ve nefretten bir an önce sıyrılmalı! Çünkü, katlanılacak cinsten değilsiniz…
Pınar Kaya