AVRUPA’nın YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA YATIRIMI
Uzun zamandır yazamadım; öncelikle yeni bir yıldan hepinize merhaba! Hepinizin yeni yılınızı en içten dileklerimle kutlarım. Savaşların, acıların, bilinçsizliklerin, kötülüklerin biten koca bir yıl gibi bitmesi ve geride kalmasını dilerim… Herkesin yeni yıldan beklentileri vardır. Benim de yeni yıldan beklentim, bir önceki seneye göre daha yaşanılabilir bir Türkiye… Eğitimiyle, adil olmasıyla, demokrasinin tam uygulanmasıyla, insan haklarıyla, çocukları korumalarıyla, hayvan ve doğa sevgisiyle, çevre bilinciyle, bilime önem vermesiyle adını duyuran ve insanca yaşamın olduğu bir Türkiye… Çünkü her insanın yaşaması gereken sadece bir tane hayat vardır ve bunu en iyi şekilde yaşamak, herkesin en temel hakkıdır. Bu yeni yılda da her açıdan Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ettiği yerlere gelmesi, tek dileğimdir.
Gelecek, Geri Dönüşümdedir!
Yeni yıl ile birlikte, 1 Ocak 2019 itibariyle ülkemizde yürürlüğe giren ve beni bir nebze de olsa umutlandıran yeni yasaya göre poşetlerin para ile satılmasına değinmek istiyorum. Çok geç kalınan ve zaten olması gereken bir uygulamadır. Plastiğin doğaya verdiği zarar, tabiki yadsınamaz. Plastiğin doğada yok olma süresi 1000 yıl, cam şişenin doğada yok olma süresi 4000 yıl, straforun ise 5000 yıldır.
Sadece plastik poşetleri parayla satmak, doğayı korumak için yetmez. Doğayı korumak bir bütündür. Amaç doğayı korumak ise cam şişeleri, kağıtları, plastikleri, yemek artıklarını kaynağında; yani evimizde ayırıp geri dönüşüm kutularına atmamız gerekir. Sokaklarda, caddelerde, parklarda, plajlarda çöplerimizi çöp kutularına atmamız gerekir; yerlere değil. Ağaçları yok edip yerine beton dikmektense, yeşili mümkün olduğunca korumak gerekir ki; doğal döngüye zarar vermeyelim.
Çöp Ayrıştırmayı Bilmiyoruz
Aralık Ayındaki yazımda bu konuya değinmiştim. Türkiye’de çoğu kişi çöplerini ayrıştırmıyor. Önceden Kocaeli’de geri dönüşüm kutuları daha fazlaydı ve insanların dikkatini çekiyordu. Son zamanlarda sadece belirli noktalarda bulunduğunu gördüm. Üst yetkililerin bu konuya daha fazla hassasiyet göstermeleri, en büyük temennim. İnsanların kolaylıkla ulaşabileceği yerlere geri dönüşüm kutuları konulmalıdır. Kasım Ayında, Türkiye’de olduğumuz zaman boyunca sokaklardaki çöpleri veya insanların çöplerini sokağa attığını görünce ruhum sıkıldı. Dünya çöp kutusu mu?
Doğayı düşünmeyen bir insanın çocuklarına ve etrafına verebileceği hiçbir şey yoktur! Bana göre kesinlikle bunun bir yaptırımı veya cezası olmalı Avrupa’daki gibi. Sokaklarda, parklarda, bahçelerde, plajlarda, vs. yerlerde çöp kutuları olmasına rağmen insanlar çöplerini veya sahil kenarlarında yediği çekirdeğin kabuğunu yerlere atıyorsa, bunun bir yaptırımı olmalıdır. Tabi, bunun için de öncelikle eğitim olmalıdır. Eğitimin her alandaki önemi ve gücü asla göz ardı edilemez. Eğitim, önce ailede başlar; aile, gerekli bilinci çocuğa aşılamalıdır. Ana okullarında da bu eğitim desteklenerek, çocukların en önemli yaşlarında doğa ve hayvan sevgisi çocuklara verilmelidir. Kamu spotları arttırılmalı ve geri dönüşüm devlet tarafından teşvik edilerek, desteklenmelidir. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Polonya dahil birçok ülkelerde çocuklar, küçük yaştan itibaren gerek aile içinde verilen eğitimle, gerekse de okullarda verilen eğitimle bilinçli bir birey olarak yetiştirilmekte ve de eğitilmektedir. Doğa, çevre ve hayvan sevgisi küçük yaştan itibaren aşılanmaktadır.
Polonya’da Geri Dönüşüm
Polonya dahil olmak üzere birçok Avrupa Ülkeleri’nde yıllardan beri doğayı korumak amacıyla poşetler parayla satılmaktadır. Herkesin kendine ait pazar çantası mevcuttur, alışverişe giderken çantalarını da yanlarında götürmektedirler. Aşağıdaki fotoğrafta, solda ve ortada “Biedronka” ve sağda “Lidl” isimli marketlerden bir kereliğine mahsus satın aldığımız ve alış verişe giderken yanımızda taşıdığımız çantaları görebilirsiniz.
Ortadaki fotoğrafta görülen çanta kalın plastik poşettir ve defalarca kullanabilir. Geçen seneden beri kullandığımız poşettir. Üzerinde de “defalarca kullanılabilir” ve “çevreyi koruyun” yazmaktadır. En soldaki ve en sağdaki çantalar ise örme çuvaldan üretilen çantalardır ve daha kalitelidir. Bu çantalar da geçen seneden beri kullandığımız çantalardır.
Polonya’daki Çöp Yerleri
Sadece poşetlerin parayla satılmasının doğayı korumak için yetmediği gayet iyi bilmektedirler. Şehirlerdeki yeşil alanlar da fazlasıyla korunmaktadır. Halka açık bu yeşil alanları yok etmeyi, kimse aklının ucuna bile getirmiyor. Sokaklar, parklar, bahçeler, halka açık alanlar tertemizdir. Ayrıca insanlar, geri dönüşüm kutularına rahatlıkla ulaşmaktadır.
Polonya’da bina site içinde değilse, her binanın altında çöp alanı bulunmaktadır. Bu çöp alanında kağıtlar, cam şişeler, plastikler, yemek artıkları için ayrı ayrı çöp kutuları bulunmaktadır. Böylelikle camlar, plastikler geri dönüşüm tesislerinde doğaya geri kazandırılmaktadır. Mesela şuan oturduğumuz sitenin bahçe girişinde küçücük bir bina, çöp alanı için inşa edilmiştir. Aşağıda bu yapının fotoğrafını görebilirsiniz. Dışarıdan bakıldığında tek odalı bir ev gibi görünüyor.
Yukarıdaki fotoğrafta, sağ köşede yer alan yeşil renkteki kutu ise kıyafet kutusudur; yani durumu olmayan ve ihtiyaç sahibi insanların kıyafete ihtiyacı varsa, bu kutulardan temin edebilmektedirler. Elde kalan, küçülen, kullanılmayan kıyafetlerin toplandığı bir kutudur. Şehrin hemen hemen her noktasında bu yeşil kutulardan görmek mümkündür. Öte yandan, Polonya 2011 yılından beri toplam enerji üretiminin %10’unu alternatif enerji kaynaklarından üretmektedir. İlerleyen yıllara yönelik yatırımlar ve planlamalar ile bu rakamı arttırmayı hedeflemektedir. %10 küçük bir rakam görünse bile ekonomiye katkısı asla yadsınamaz… Fosil yakıt ve nükleer enerji yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak, günümüzdeki tüm devletler için izlenmesi gereken bir süreçtir.
Çöpten Üretim
Kısa süreliğine Kenya’yı aklınıza getirmenizi istesem, çoğunuzun ilk düşüncesi, “fakir bir ülke” olur. Doğu Afrika’da, Hint Okyanusu’na kıyısı olan Kenya’da, plastiklerin geri dönüşümü için çalışma olduğunu biliyor muydunuz? Kenya’da kıyıya vuran plastiklerden bir yelkenli yapılmış. Bu o kadar güzel bir örnek ki; ülkemizde de böyle örnek teşkil edecek davranışların olmasını çok arzu ederdim. Birçok ülkede çöpteki kağıtlardan elbise yapan modacılar var veya bilinen spor ayakkabı markaları çöpleri geri dönüştürerek spor ayakkabı üretmekteler.
Çöp İthal Edilir mi?
Peki çöp ithal eden ülkeye ne demeli? Daha günümüzden 3 yıl önce İskandinav ülkesi olan İsveç, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda en hızlı adım atan ülkelerden olmuştur. Evsel atıklar, İsveç’te enerji elde etmek için kullanılmaktadır. Evlerden çıkan çöpler hem ısınma, hem de elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaktadır. İsveç, 2025 yılında “tamamen petrolden kurtulmayı”, 2030 yılında da “fosil yakıtların kullanımını tamamen bitirmeyi” hedeflemektedir.
2015 yılında evlerden çıkan bu çöpler sayesinde ürettiği enerjinin %65’ini rüzgar, su ve bioyakıt gibi yenilenebilir kaynaklardan elde etmiştir. Hatta, İsveç’te enerji üretiminde çöp kullanımının artması sebebiyle ülkedeki evlerden çıkan çöpler yetersiz kalmış ve bu yüzden Norveç, İngiltere, İtalya gibi birçok Avrupa ülkesinden çöp ithal etmektedir. En dikkat çekici kısmı ise İsveç’e çöp ihraç eden ülkeler, İsveç’e çöp ihraç ettikleri için bu atıklar karşılığında para ödemektedirler.
Yukarıdaki bu haberi daha 2015 yılında okuduğumda, hayran olmuştum. Ekonomiye katkısı, muazzam. Avrupa ülkelerindeki büyük şehir belediyelerinde çöp depolamak yasaktır. Bu sebeple, bu çöplerin geri dönüşümü için ve yenilenebilir enerji kaynakları için Polonya da dahil olmak üzere her ülke yatırım yapmakta, enerji üretme merkezine dönüşmekte veya bir kısmını da İsveç’e göndermektedir.
Türkiye’deki büyük şehir belediyelerinde de çöp depolanması yasaklanabilir ve böylelikle enerji üretim merkezine dönüşmesinin önü açılabilir. Böylelikle sadece plastik poşetin yasaklanması ile değil, diğer uygulamalarla birlikte bir bütün halinde doğa korunmuş olur. Bir TV kanalında çok güzel bir söz duydum : “Biz, dünyayı atalarımızdan miras değil; torunlarımızdan ödünç aldık!” Bu bilinçle hareket etmemiz gerekiyor. Doğanın en büyük evimiz olduğunu unutmamamız gerekmektedir.
Rüzgar Eken, Enerji Biçer!
Türkiye’de de İsveç’teki uygulamanın yapılmaması için hiçbir sebep yok. İsveç gibi neden biz de bazı şeylerde “öncü ülke” olmuyoruz? Mesela neden doğayı korumakta birinci olmuyoruz veya rüzgarı bol şehirlerimizdeki rüzgarı, elektrik enerjisine çevirmekte neden dünya birincisi değiliz? Rüzgar enerjisinden elektrik enerjisi üretme konusunda Danimarka bir rekor kırmıştır.
Ülke genelindeki enerji ihtiyacının %140’ı rüzgar enerjisinden elde edilerek dünya genelinde bir rekora imza atmıştır. Enerji ihtiyacının %140’ını elde etmek, mükemmel ötesi ve akıllara zarar bir rakamdır. Danimarka, elde ettiği bu enerjinin fazlasını Almanya, Norveç ve İsveç ile paylaşmıştır. Mesela bu noktada Kocaeli’nin jeofizikse yapısı hemen aklıma gelmekte. Bildiğiniz üzere İzmit, konum olarak Güney’de yer alan Samanlı Dağları ile Kuzey’de yer alan Çene Dağı arasında yer almaktadır. Bu iki dağ arasındaki hava akımı inanılmazdır. Bu iki dağ arasında kalan, rüzgar açısından da elverişli alanlar rüzgar türbinleri kurularak, buranın rüzgarından faydalanılabilir ve buradan şehrin elektrik ihtiyacının bir kısmı karşılanabilir.
Sadece Kocaeli değil; Kocaeli’den başka rüzgarı daha bol şehirlerimiz de bu konuda öncü olabilir. Örneğin Kocaeli, “Sanayi Şehri” olarak anılmaktadır. Sanayi kuruluşlarının elektrik enerjisi, bu türbinlerden sağlanabilir ve sanayi şehri olan Kocaeli, temiz enerji sayesinde de adından söz ettirerek örnek olabilir. Öte yandan Kocaeli belediyesi İsveç’teki evsel atıklardan elektrik enerjisi üreten bir tesis kurma konusunda yatırım yapabilir veya zengin sanayi kuruluşları bu yatırıma yardımcı olarak üst makamlarla birlikte çalışabilir. Böylece evlerin elektrik enerjisi de buradan karşılanabilir. Kocaeli’nin adı sadece “Sanayi Şehri” olmaktan çıkarak “Çevre Dostu Sanayi Şehri” olabilir. Böyle bir uygulama sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada ses getirir.
Kuzey’in Kahramanı
Danimarka sadece rüzgar enerjisinden elde ettiği rekor enerji ile adından söz ettirmekle kalmıyor. Güneş enerjisinden de elektrik enerjisi üretmeyi başaran bir ülkedir. İşin trajikomik tarafı şu ki; Danimarka, bir yılın sadece beşte birinde güneş almaktadır. Buna rağmen kuzey ülkesi olan Danimarka, bu beşte birlik kısımda güneş enerjisinden elektrik enerjisi elde etmeyi başarmışken güzel ülkemin güney şehirlerinde neden güneş enerjisinden elektrik elde etme konusunda öncü olamıyoruz?
Üstelik bu güneş enerjisinden sadece elektrik değil; ısı da üretilmektedir. Her ikisini de güneş enerjisinden üretme konusunda bu 5.6 milyonluk nüfusa sahip ülke, dünyada bir lider haline gelmiştir. İlkbahar’da bile güneşli havalarda, sıcaklık 10 derecenin altında seyretmesine rağmen sürdürülebilir enerji üretimi konusunda ciddi bir mücadele vermektedirler. Danimarka’nın Kuzey doğusu’nda yer alan 36.000 kişilik nüfusa sahip Brønderslev kasabası, 2016 yılından beri ısınmalarını kurulan güneş enerji tesisi tarafından karşılamaktadır.
Bu tesis, üç futbol sahası büyüklüğünde ve 27.000 metrekare güneş panellerinden oluşmaktadır. Bu tesiste üretilen temiz enerji sayesinde kasabadaki 1500 hanenin ısınması karşılanmaktadır. Buna rağmen dünya geneline bakıldığında, elektrik enerjisi üretiminde güneş enerjisinden en fazla yararlanan birinci ülke Çin’dir. Çin’i takip eden ikinci ülke ise Almanya’dır. Çin, toplam elektrik üretimin %25.8’ini güneş enerjisi santrallerinden sağlamaktadır. Almanya ise toplam elektrik üretiminin %13.6’sında güneş enerjisinden faydalanmaktadır.
Benim ülkemin sıcak bölgelerindeki şehirlere bu şekilde tesisler kurulması ve yaygınlaştırılması konusunda daha fazla gayret gösterilmesi gerekir. Tabiki, bizim ülkemizde de kurulan güneş enerjisi santralleri bulunmaktadır; fakat gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında bu, yeterli değildir. Çünkü; dört mevsimi yaşayan sayılı ülkelerden birisi olarak, bir Danimarka veya Almanya ile kıyaslandığında daha fazla güneş alan bölgelerimiz var ve bu sebeple daha iyisini yapabilmemiz gerekir.
Sadece Dalga Enerjisi Türkiye İçin Yeterli!
Tüm bunlara ek olarak, bazı ülkeler denizdeki dalgadan yararlanarak elektrik enerjisi üretme konusunda çalışmalara çoktan çalışmalara başlamıştır ve çoğu, henüz prototip aşamasındadır. Dünyamız’ın dörtte üçünün sularla kaplı olduğu düşünüldüğünde dalga enerjisi hem güçlüdür, hem de sonsuz ve doğal yenilenebilir enerji kaynaklarındandır. Biz de Karadeniz ve Akdeniz’deki dalgalardan yararlanarak elektrik enerji üretme konusunda öncü olmak için çalışabiliriz.
Yapılan çalışmalarda, Türkiye’nin dalga enerjisi potansiyelinin yıllık yaklaşık 140 milyar kilowatt saat olduğu ortaya çıkmıştır. Şuan ülkemizde yıllık olarak 120 milyar kw saat elektrik enerjisi üretildiği göz önüne alındığında, dalga enerjisinden elektrik enerjisi üretimi konusunda potansiyelimiz bir hayli fazladır ve ülkemiz için çok önemli bir kaynaktır. Türkiye’nin kıyı uzunluğu adalar haricinde 8.333 kilometre uzunluğundadır; fakat turizm, askeri tesisler, vs. gibi nedenlerden dolayı kıyılarımızın sadece beşte birini kullanabiliyoruz. Bu beşte birinde bile dalga enerjisinden elektrik enerjisi üretilse, ülkeme ciddi anlamda katkısı olur.
Biz Doğayı Korudukça Doğa da Bizi Korur…
Doğa, her canlının yaşamasına imkan tanıyacak kadar şefkatli ve hoşgörülüdür; kaynakları her canlı için adildir. Buna rağmen doğadaki en kibirli ve en bencil canlı da, insandır. Gelecek kuşakları düşünmeden hoyratça sömürüyoruz doğayı. Halbuki doğaya baksak, ders alacağımız o kadar şey var ki… Doğada her şey bir uyum içindedir ve bize birlik içinde yaşamayı öğretir. Doğaya ektiğimiz küçücük tohumdan sayısız nimetler çıkar; fakat bunun için önce emek vermemiz gerekir. Dolayısıyla doğa bize sabrı öğretir.
Doğa olmazsa, biz olamayız; kendimizi doğadan asla soyutlayamayız. Bunun için daha doğaya karşı daha şefkatli ve daha bilinçli olmamız gerekir. Aksi takdirde Dostoyevsky’nin de dediği gibi “Tabiata karşı işlenen bir suçun intikamı, insan adaletinden daha zor olur.” Bu sebeple toplum olarak, çok daha faydalı şeyler için vaktimizi ve enerjimizi harcamalıyız. Kötü şeylerde değil; iyi şeylerde adımızından söz ettirelim. Şehirlerin halka açık yeşil alan yüzdelerinde Hong Kong, Londra, New York, Berlin gibi şehirler listede başı çekerken İstanbul %1.5 ile sonuncu olmayalım. AVM sayısında birinci olacağımıza, doğayı korumak adına ve yeşil alanlarımızın çokluğunda birinci olalım. Çünkü; doğa, bizim evimiz ve onun korumak da hepimizin görevidir!
Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle; sevgiler…
Pınar Kaya
* Kaynak 3: http://www.sureyelken.com/okyanus/okyanuslardan-gelen-enerji-dalga-enerjisi/