anne-frankin-hatira-defteri
Kitap Tavsiyelerim

Anne Frank’ın Hatıra Defteri

Hannah Arendt, “Kötülüğün Sıradanlığı” isimli kitabında “Auschwitz Kampı gibi bir gerçek varken yaşanan onca acılardan sonra dünya yine eskisi gibi bir yer olacak mı?” der. II. Dünya Savaşı gibi kötü bir dönem var insanlık tarihinde. O dönemde o acıları bizzat yaşayanlarla birlikte sonraki nesli de etkileyen bir olaydır, II. Dünya Savaşı. Aynı zamanda benim de üzerinde çokça araştırma yaptığım, hakkında çok sayıda kitap okuduğum, belgesel izlediğim bir dönemdir. Bu hafta ben de sizlere daha hayatının baharındayken o döneme bizzat şahit olmuş, gerçek bir kişinin kitabından; Anne Frank’ın Hatıra Defteri’nden bahsetmek istiyorum. Öncelikle kısaca Anne Frank’tan bahsetmek isterim.

Anne Frank Kimdir?

1929 yılında Almanya’nın Frankfurt şehrinde doğan Yahudi kökenli bir ailenin küçük kızıdır. O ve ailesi, Naziler Almanya’da iktidara geldikten sonra Hollanda’nın Amsterdam şehrine kaçtılar. Naziler, birçok yeri işgal ettiği gibi Amsterdam’ı da işgal ettiklerinde takvim yaprakları 1940 yılını gösteriyordu. Anne Frank’ın babasının Amsterdam’da kurduğu bir şirket vardı. Naziler, Amsterdam’ı işgal edip Amsterdam’daki Yahudileri toplama kamplarına göndermeleriyle birlikte Anne Frank’ın ailesi Nazilerden kaçarak aile şirketinin arkasında yer alan bir çatı katında iki yıl boyunca saklandılar. Anne Frank, buraya “Arka Ev” ismini verdi. Arka Ev olmasaydı, Anne Frank’ı belki de hiç duymayacaktık. 1944 yılına kadar Anne Frank ve ailesi, Yahudi kökenli başka bir aileyle birlikte bu yerde birlikte yaşadılar.

Anne Frank’ın Hatıra Defteri – Kitabın Konusu

Naziler, Amsterdam’ı işgal ettiklerinde Anne Frank, daha henüz 11 yaşındaydı. O küçücük yaşında tüm bu vahşetin içinde ailesiyle birlikte tavan arasında yaşamak zorunda kalan, son ana kadar umudunu asla kaybetmeyen küçük bir kalp. Bu kitabı diğer kitaplardan ayıran çok önemli bir özelliği var. Çünkü bu kitap, başka bir yazarın elinden çıkan veya başka bir yazarın Anne Frank’ın hayatını anlattığı bir kitap değil. Bu kitap, Anne Frank tarafından yazılan bir günlük aslında… Doğum gününde hediye edilen defteri yanından hiçbir zaman ayırmayan ve II. Dünya Savaşı’nı bizzat yaşayan bir görgü tanığı aslında bizim için.

*

O küçücük kızın aslında ne kadar büyük bir dünyası olduğunu, her çocuk gibi sokakta oynamak isterken bir çatı katında saklanarak yaşamanın onun için ne kadar dayanılmaz olduğuna kendi elinden çıkan bu kitapta şahit oluyorsunuz. Aynı zamanda tüm bunlara rağmen geleceğe dair umutlarını, hayallerini de okuyorsunuz. Yazmak, Anne Frank için çok önemliydi. En büyük hayali ise büyüdüğünce yazar olabilmekti. Kendisi belki göremedi; ama bir şekilde o hayali gerçekleşti.

*

Kendisi göremedi” diyorum; çünkü 1944 yılında Anne Frank ve ailesinin kaldığı yer Nazilere ve Naziler ile işbirliği yapan Amsterdam polisine ihbar edildi. Anne Frank ve ailesi, aynı evde kalan diğer insanlar da yakalanarak toplama kampına gönderildi. Anne Frank ile ablası, savaşın bitmesini ne yazık ki göremedi. İngilizler bulundukları kampı ele geçirip özgürlüğe kavuşturduklarını dahi göremeden tifodan öldüler. Öldüğünde 13 yaşındaydı; ama ruhu ve zihni çoktan büyümüştü. Bir yetişkinin dahi taşımakta zorlanacağı böyle bir vahşet içinde Anne Frank da büyümek zorunda kaldı. İki yıl boyunca Anne Frank’ın yazdığı bu günlüğün kitap haline getirilmesi ise bir şekilde hayatta kalan babası Otto Frank sayesindedir. Selim İleri’nin önsözü ve sonsözü ile birlikte 359 sayfadan oluşan bu kitabı, gözyaşları içinde okudum. Kitap içerisinde kendisine, ailesine ve kaldığı yere ait fotoğraflar da mevcut. Etkilenmemek mümkün değil…

Sonuç

II. Dünya Savaşı’na ait izleri Polonya’da yaşadığımız süre boyunca da bizzat gören, sürekli yeni şeyler öğrenen birisi olarak üzerinden yıllar geçse de izleri silinmeyecek, üzerine çok şeyler yazılacak ve söylenecek bir olay. Aynı zamanda da insanlık tarihini “II. Dünya Savaşı’ndan Önce ve Sonra” olarak bölen bir kırılma noktasıdır. Anne Frank’ın Hatıra Defteri, birçok dile çevrilerek günümüze ulaşan bazı kişilerden birisi. O dönemde sesi duyulamayan nice insanların da sesi…  Anne Frank’ın Hatıra Defteri’ni okumadıysanız lütfen okuyun! Okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Anne Frank’ın sözleriyle de yazıma son vermek isterim:

Sana saatlerce savaşın getirdiği acılardan söz edebilirim ama bu benim daha da fazla üzülmeme neden oluyor. Olabildiğince sakin bir şekilde sıkıntıların bitmesini beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Hem Yahudiler, hem de Hıristiyanlar beklemedeler, bütün dünya bekliyor. Ve birçoğunun beklediği tek şey, ölüm.”

Pınar Kaya